MENÜ

Kalite farkı

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Maçın ilk yarısındaki en önemli ayrıntı, kapanan takımlara karşı nasıl oynanması gerektiğini Oğuzhan gibi bir organizatör olmadan gösteren Beşiktaş’tı. Pas trafiği içerisinde doğru oyuncuyu bulmaları, boş alanı yakalamaları, birlikte oynama trafiği ve alışılagelmiş oyun tarzının getirisiydi. Bu oyun tarzı içerisinde bir de golü erken bulunca, topu zaman zaman rakibine vermeyi çekinmeyen Beşiktaş, sanki hastasının nabzını kontrol eden bir doktor gibiydi. Birçok defa seyrettiğimiz maç çözen Quaresma-Caner-Cenk üçlüsü o kadar güzel işledi ki, Beşiktaş ne zaman istese bu organizasyonları yapıp gol yapabilircesine çok rahattı.

Maçın yıldızı Q7

İkinci yarının başında topu daha fazla rakibine vermiş olsa da topla oynadığı anlarda sadece Quaresma üzerinden bile rakibinden daha tehlikeli ataklar geliştirdi. Servislerinden sonuç çıkmayınca golü kendi atmaya karar veren Quaresma, haftanın en güzel gollerinden birinde iki Konyasporlu oyuncuyu geçerek maçın yıldızı olmayı maç bitmeden başarmıştı. Konyaspor tarafında ise, Beşiktaş’ın ceza sahasının önüne kadar gelmeye başarsa da işi bitirecek oyuncu olmaması tüm maç boyunca bütün mücadelenin boşa gitmesine sebep oldu.

Rahat galibiyet...

Beşiktaş takımı yakaladığı kontra-atak fırsatlarıyla biraz rahatlık, biraz yorgunluk sebebiyle, faydalanırken, her şeyden önce Vodafone Park avantajını formda olmanın özgüveniyle birleştirdi. Beşiktaş rahat bir galibiyet alırken, Konyaspor kadrosunun hem lig hem de Avrupa Kupası için yeterli olmadığı da ortada. Galibiyete rağmen şu bir gerçek ki, ne Beşiktaş’ın Konya galibiyeti, ne de Fenerbahçe’nin Alanya galibiyeti derbi öncesi hangi takımın kazanacağı konusunda bir done vermiyor. Asıl done, Beşiktaş’ın Porto’ya karşı oynadığı ve yüksek konsantrasyonla neler yapabileceklerini gösterdiği maçtı.

YORUM YAZ