MENÜ

Spor ve siyaset

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Popüler spor dalları siyasilerin iştahını her daim kabartır. Şu ya da bu şekilde burunlarını sportif faaliyetlere sokar, bundan siyasi rant elde etmeyi marifet sayarlar. Hele ellerinde bir güç varsa ve bu güç şu ya da bu şekilde spora hükmediyorsa marifet asli göreve dönüşür.
Kim bilir belki de Türk Futbolu’na çok büyük katkı yapacağı bir dönemde kaybettiğimiz Hasan Doğan’ı bu bağlamda, seçilme aşamasında açıkçası içimize tam sindirememiştik. Zira bize göre sportif kimliğinden çok malum kriterler kendisine o makamı sağlamıştı. Gel gör ki; söz konusu kriterlerin bir parçası olan sevgili eşiyle Avrupa Şampiyonası süresince samimi görüntüleri, kafamızdaki soru işaretlerini bir nebze olsun gidermişti. Ölümü bizi de derinden üzdü, ışığı bol olsun diyor, eşi ve çocuklarının acısını yürekten paylaştığımızı ifade etmek istiyoruz.
Ulus olarak “gideni” genelde olumlu yönleriyle anarız. Bu normal. Normal olmayan bunu yaparken, yaşayan değerleri refüze etmektir. İzliyoruz medyayı, “Türk Futbolu’na tarihinin en büyük başarısını yaşatanÖ” falan diye başlayan demeçleri. Avrupa Şampiyonası’nda Yarı Final oynamayı “tarihin en büyük başarısı” olarak sunarsanız, Dünya Üçüncülüğü’nü nereye koyacaksınız? “En büyüğü” 3 aylık başkan Hasan Doğan ise Haluk Ulusoy’u ne yapacaksınız? “İstanbul’da hesaplaşacağım!” diye meydan okumasının, maaşını yaklaşık 300 bin YTL’ye yükseltme kararını merhum Hasan Doğan’a Federasyon Yönetim Kurulu’ndan sessiz sedasız çıkarttırma olduğunu öğrendiğimiz Fatih Terim’i alkışlarken, primini dahi vermediğiniz Şenol Güneş ne olacak?
Meraklılarına: Spor siyaset ilişkisi tehlikelidir. Trabzonspor özelinde Faruk Özak’ı siyasi bulmuyoruz. Zira o Trabzonspor’un futbolcusu, kaptanı, yöneticisi ve başkanı sıfatlarını elde ettikten sonra siyasete bulaşmıştır. Sportif kimliğini önde tutarız. Ama bu demek değildir ki, Gökhan Ünal’ın transferinin son aşamasında Ankara’da verilen “partili” resmi garipsemedik. Hiç şık durmadı!

YORUM YAZ