MENÜ

Kaybeden taraf olmak!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta’dan, henüz lig başlamadan düzenlediği basın toplantısında, göreve geliş süreci de dahil en doğru sözleri hesap kitap yapmadan, spor kitlesi diliyle ‘tribüne oynamadan’ ilk kez bu kadar net duymuştuk.

Demişti ki özetle: Transfer kolay iş değil. Her transferden yüzde yüz sonuç alamayabilirsiniz. Transfer etmek istediğiniz oyuncuların Trabzon tercihiyle ilgili sıkıntılarımız oluyor. Ekonomik koşullar bir dert, Türkiye söz konusu olduğunda İstanbul Trabzon kıyaslaması bir başka dert.

Asıl önemlisi başarı kriterleri. Seçim sürecinde ve sonrasında, “50. Yılda şampiyonluk” gibi çok iddialı, 50. Yıl geçtiği için de “Özünde ütopik” hedefte ısrara son vermek başlı başına bir olay. Hedef için, “Zirveye oynamak” ve “Başarı sadece şampiyonluk değildir” gibi söylemler, eğer, bazı çevrelerin değerlendirdiği gibi, olası başarısızlığın “Kılıfı” değil de, samimi görüşse ki biz buna inanıyoruz- sorun yok.

Hiçbir hedef için garanti verilmez

Kaldı ki, futbolda hiçbir hedefe mutlaka ulaşacaksın diye bir kural yok, buna olanak da... Sen her şeyi dört dörtlük yapsan da, direkt etkileyemediğin koşullar ki 2010-11 buna çok net bir örnek-, hakem hataları, futbolcuların form durumu, rakiplerin daha isabet kaydeden transferleri gibi faktörler buna engel olabilir.

Hâl böyleyken Burak Yılmaz transferiyle ve sonrasında bu futbolcunun iki maçlık performansıyla camiada oluşan hava, yönetenleri Göztepe maçına kadar “Farklı bir havaya!” sokmuş. Burak Yılmaz’ın performansı, sadece 6 ay içinde bu bölgeye Rodallega-Burak ikilisiyle yapılan yatırımın, borç batağındaki Trabzonspor’a maliyetinin sorgulanmasını unutturmuş ya da ötelemiş olsa da, günlük çıkış ve olası başarılardan çok camianın geleceğiyle ilgili kaygı duyanların “eyvahlarını” görmezden gelmek, onların duyarlılıklarına ve renk aşklarına saygısızlık olur. Bunun özellikle altını çizelim ve devam edelim.

Skorlar söylem değiştirtir!

Farklı havadan kastımız; sezon başlarında kazanılan her maçtan sonra girilen “büyük hedef” modudur. Dillendirilmesinde, söylemlerde çelişki yaratacağından sakınca görülen “büyük hedef” iştahı, yönetenleri fark edemedikleri biçimde maceraya iter. Diğer taraftan olumsuz skorlar da söylem değiştirir, olmadı eteklerdeki taşı döktürtebilir. Göztepe yenilgisi sonrası olduğu gibi, teknik kadroya da, eksik mevkilere takviye taleplerini daha yüksek sesle, kamuoyunun, daha doğrusu bugünden yarına “büyük hedef” peşinde koşanların duyabileceği şekilde seslendirtir. Böyle ortamlarda menajerler ellerini ovuşturur, panik transferler yaptırır. Olmadı; ilerisi için, “Eksikleri söylemiş ama giderememiştik” savunmasına zemin hazırlar.

Trabzonspor’da şu sıralarda olan tam da budur. İdari ve teknik kadrolar birbirlerine, idari kadrolar ayrıca, peşinden koştukları “Büyük hedef” için, “Evet koşuyoruz. Başarı bu koşuyu sonuna kadar sürdürmektir” sözüyle de, asıl o hedef beklentisinde olan kitlelere karşı usta birer satranççı edasıyla hamleleri sıralamaktadır.

Son hamle yapılıp “Şah-mat” dendiğinde, “Şah çeken” tarafsan eyvallah ama “çekilen” taraf olursan “Kralın çıplaklığı” artık saklanamayacak ve kaybeden sadece Trabzonspor olacaktır oysa ki...

YORUM YAZ