MENÜ

Karaman'ın çabası sonuç verdi ama…

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Belli ki Ünal Karaman kısa sürede dersine iyi çalışmış...

Kim kimdir iyi ezberlemiş ve öyle gitmiş kampa...

Kampın ilk gününden itibaren futbolcular, sanki ekonomik durum nedeniyle gardı düşmüş zor durumdaki bir yönetimin değil de, paralı ve özgüvenli bir başkan ve ekibine sahip kulübün oyuncuları gibi konsantre...

Objektif gözlem konusunda mahir gözlere göre, herkes işini iyi yapıyor...

Hatta böyle kamplarda gençler daha öne çıkar, çünkü onlar daha çok antrenman yapıp da kendilerini geliştirirler, forma kapma yarışına girerler. Ama hayır hiç beklemediklerimiz bile ön planda...
Herkes sahip çıkıyor sorumluluk alıyor ve kaçamak yapmıyor...

Hocaya saygı tavan... Onun da oyunculara sevgi ve saygısı büyük...

İşte böyle bir ortamda her şey iyi giderken bu tabloyu pekiştirecek en azından “kulübün ekonomik gerçekleriyle örtüşebilecek” transfer hamlelerinin bu kadar gecikmesinin geçerli mazereti olamaz...

İşte Burak da gitti.. Stoperler, Okay’ın boşluğu derken burada da bir sorun doğdu.

Kriz döneminde büyük beklenti olmasa da, en azından, “zirve mücadelesini kovalayabilecek” bir kadro oluşumu beklentisi karşılanmalı.
Öyle ya da böyle transferdeki gecikmeleri hafifseyip, Ünal Karaman'a, “Bizim çocuğumuz, sesini çıkarmaz” muamelesi yapmak, olası olumsuzluk, asıl zararı camiaya verir. Karaman’a değil.

Tarihi sildiler!

“Rant” böyle bir şey işte! Doğa, yöresel değer ve anılar rantçıların umuru dışıdır. Ama bu iş devlet eliyle olursa çok daha fazla acı verir.

Türk Futbolu’nda bir devrim yaratılan Hüseyin Avni Aker Stadyumu…

Bu devrime katkı veren isimlerin her birinin ter döktüğü, şehirde futbol ile ilişkisi olan herkesin bir şekilde tozunu yuttuğu, çamurunu çiğnediği, havasını soluduğu Yavuz Selim Futbol Sahası…

Salon sporlarının merkezi emektar 19 Mayıs Spor Salonu…

Sessiz sedasız değil, bağıra çağıra, dozerlerle, grayderlerle, yüksek desibelli gürültüyle yıkıldı.

Neredeyse kulaklar sağır olacaktı ama duyarlı, tepkili küçük bir grup dışında gözler görmedi. O tozu yutanların, o çamuru çiğneyenlerin, o havayı soluyanların sesi sedası çıkmadı.

Bir tarih silindi, iz bırakmadılar. O üç önemli anıttan birer parça korunamaz mıydı, gelecek nesillerin “bunlar nedir?” diye merak edip öğrenmelerini sağlamak için.

Bırakılmadı, yazık oldu… Çok yazık.

Basketbol sorunu üzerine!

Basketbolda kopan fırtınanın özeti şu:

Trabzonspor Kulübü’nün bir önceki yönetimi, Abiş Hopikoğlu yönetimindeki Basketbol Derneği’ne, farklı zamanlarda 8 Milyon 678 bin TL, 359 bin Dolar ve 275 bin Dolar gönderiyor. Yöneticiler, parayı önce Trabzonspor Kulübü’ne veriyor. Kulüp de Basketbol Derneği’ne… Basketbola giden paralar Trabzonspor Kulübü’nün kayıtlarına "alacak" olarak işleniyor. Gönderilen paraları direkt basketbola aktarılmamasının sebebi, sonradan tahsil etme olanağının bulunmaması.

Dönemin başkan veya yöneticileri Trabzonspor Kulübü’nden alacaklı! Kulüp de Basketbol Derneği’nden!

Yaklaşık 11 milyon lira kayıtlara “borç” olarak işleniyor. Ama bugüne kadar “borç olarak gönderilen” paralardan tek kuruş geri gelmiyor! İşte Trabzonspor verilmesi suç, alınması suç olan bu paraları geri istiyor.

Kim haklı veya kim haksız konusuna girmenin anlamı yok. Durum net biçimde ortadayken, iki taraf da kendini haklı görüyor. Bu noktada böylesi tartışmalar yerine Hopikoğlu, kendini savunduğu basın toplantısında, başkalarını suçlayana kadar, 2018-19 Sezonuyla ilgili planlamasını, sponsorlarını, bütçesini, sorunsuz nasıl bir sezon geçireceklerini anlatsaydı, “Bakın bir şeyler için çabalıyorlar, alacağı öteleyin” baskısı Trabzonspor kulübü için etkili olabilirdi. O zaman haklı – haksız tartışması yapılabilirdi.

Görünen o ki böyle bir planlama yok. Durum iki taraf için de hoş olmamıştır, şık değildir. Son 2 yıldır yaşanan belirsizlik ve finans problemleri, ulusal basına yansıyan olumsuz haberler, buna karşın istenilen yönetsel başarı yakalanamaması, bu sonu hazırladı.

Tüm bu yaşananların sebebi basketbolun kötü yönetilmesinden ötürüdür, yoksa iyi yönetilen sorunsuz bir yapı ile uğraşmak kimin haddine olurdu!


YORUM YAZ