MENÜ

İki hikaye, iki göz yaşı...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Beşiktaş şampiyon oldu.
Yerli teknik adam yönetiminde ilk yıldızı taktı.
25 yıl sonra üst üste 2.yıl şampiyon oldu.
O gün yaşamın soluğunda olmayan pek çok genç, bugün zaferin soluğu.
O gün doğanlar bugün zaferin tam göbeğinde.
Ve o gün Teknik adamlığa merhaba diyen Şenol Güneş bugünün mimarı.
Hikayeler yazılıyor,
Anılar parıldıyor,
Yıldızlar yeryüzünü kıskanıyor,
Kartallar uzak bir yerlerde Beşiktaş için kanat çırpıyor.
Sokaklarda dans,
Çarşıda coşku,
Nevzat Demir’de gurur,
Türkiye’nin siyah beyaz gönüldaşlarında destansı sevinç.
Beşiktaş şampiyon.
Ligin en çok gol atan takımı,
En az gol yiyen ikinci ekibi,
En çok kazanan,
En az yenilen takımı,
Maç başına 16 şut ile kaleye en çok şut atan ekip,
En fazla pas yapan takım.
Oyuncuları en çok rating yapan ekip.
Abubakar-Queresma-Oğuzhan-Talısca her takımın hayalini süslüyor.
Şenol Güneş anlayışı ve felsefesi ile fark atıyor.
Biliç’in elinde Queresma
Biliç’in elinde Oğuzhan,
Avrupa’da Babel,
Benfica’da Talısca…
Hepsi geçmişlerine fark attı.
Güneş dokunuşu bu.
Fenerbahçe’de olsaydı şampiyonun renkleri farklı olurdu,
Galatasaray’da olsaydı da…
Futbolcuların felsefesini değiştiren adam.
Futbol savaş diyen tüm teknik adamlara inat,
Savaştık kazandık diyenlere karşı,
Oyuncu oynayacak diyenlere cevap,
Sahaları arena görenlere yanıt…
Şenol Güneş ile;
Futbolu oyun olarak öğrendik,
Savaş değil taktik bilince erdik,
Farklı bakmanın önemini kavradık,
Oyuncuya değeri fark ettik,
Kızmanın ölçüsünü,
Sevmenin sınırlarını anladık.
Biz bu oyundan keyif aldık.
Güneş ile keyif veren lig yaşadık.
Tüm takımlar bir yana,
Başakşehir Beşiktaş diğer yana dedik.
Sabaha kadar oynasalar sıkılmadık.
Centilmenliklerine hayran kaldık.
Haykırışlarında intizam, nizam ve çalışma ögesini algıladık.
Beşiktaş fark atarken,
Güneş parıldadı…
Elbise diyenler,
Ayakkabı diyenler,
Cekete indirgenmiş bakış açısındaki sığ beyinler,
Bugün alkışlarken Güneşi sormak geldi içimden;
DÜN NEREDEYDİNİZ EFENDİLER…
----------------------------------------------------------
TOTTI-TOTTI-TOTTI-TOTTI-TOTTI…
Romanın gladyatörleri gibi yürüdü, Olimpiyat Stadı arenasına.
25 yıl önce babaannesinin ve annesinin desteği ile geldiği kulübe futbolcu olarak veda edecekti.
Bu belki de en çetin buluşmaydı.
En zor an....
Şampiyonluklar yaşadığı, aralında Real Madrid’inde yer aldığı pek çok transfer teklifini renklerin aşığı olduğu için elinin tersi ile iten Roma’nın tribün çocuğu Totti mikrofonu eline aldığında titriyordu.
BURADAN İZLEYİNİZ LÜTFEN https://www.youtube.com/watch?v=6zuj-i7dxyg
Şöyle dedi (İtalyanca bilmeyen dostlara):”bugün zaman gelip omzuma dokundu ve dedi ki:'artık büyümemiz gerekiyor, yarından itibaren bir yetişkin olacaksın. Şortunu ve kramponlarını çıkar, çünkü bugünden sonra sen büyük bir adamsın ve artık çimlerin kokusunu bu kadar yakından duyamayacaksın, karşı kaleye koşarken güneşi yüzünde hissedemeyeceksin, lanet olası zaman çok hızlı geçti 25 yıl daha oynamak istiyorum. Işığı kapamak kolay değil , korkuyorum. Romalı olmak bir ayrıcalıktır. Bu takımın kaptanı olmak bir onurdu. Sizi seviyorum" sözleriyle bitiriyor.
Ellerinde Totti’nin 10 numaralı formasına gönderme yapan pankartları tutan taraftar, Tottinin evlatları ve eşi de onun gözyaşlarına ortaktı.
İzlerken kesin gözleriniz dolacak ki benim öyle oldu…
https://www.youtube.com/watch?v=BQYTCpWj2Rk
Futbolun farkı bu,
Futbolu sevmenin,
Sahiplenmenin,
Minik gönüllerde yüceltmenin,
Totti kaptanlık pazubandını U-10 yaş takımından oyuncuya taktı.
Eğildi alnından öptü
Unutulmazlar arasında yerini alırken,
Belki bir çok kalpte unutulmaz anlar bıraktı.
Pazubandı taktığı çocuk için geleceğe yönerge verdi.
Usulca değil, haykırarak fısıldadı ona.
Sende Totti olabilirsin diye.
Ve sonra;
Tribünleri dinlemeye başladı.
Ona gözyaşları içinde veda eden,
Taraftar,
Yönetici,
Eşi,
Çocuğu,
Şöyle seslendiler.
Totti Roma'dır....
Bu anı görmeden ölmedik...

YORUM YAZ