MENÜ

11 Ocak Samiyen'i yıkıyorlar

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Küçüktüm,
İstanbul sokaklarını babamla dolaştım,
İzmir’den İstanbul’a gelen bedenim heyecan doluydu.
Önce köprü gözüktü,
İlk kez o zaman görmüştüm ne kadar heybetliydi ne kadar heyecan verici... İstanbul’da olmayan birinin bu muazzam şehre girişi, zihninde yarattığı resim beraberinde farklı imajları da yaratır, ve sonra kendini bambaşka durak arar.
Ben o durağı Mecidiyeköy’de gördüm,
Gelinlik kız gibi sallanıyordu,
Saçları vardı sanki tribünlerden sarkan,
Kalbi vardı sanki yeşil çimlerde atan,
Çığlığı vardı,
Umudu vardı, oradan asla ayrılmayacak.
Hep burada olacağım düşünceleri vardı.
Güçlüydü dimdik ayakta,
Onbinleri kucaklamayı sever onların coşkusuna ortak olurdu,
Ve en önemlisi bu hayatta bıraktığı bir iz vardı,
Yıllar sonra o müthiş mabedin tribünlerinden tüm Türkiye’ye seslenirken, İzmirli çocuğun babasının elinde geldiği maçı hatırladı gözlerim.
Heyecanımdan kalbimin sesini duyarken, atılan her gol, benim dudaklarımdan yansıyordu Türkiye’ye...
Aşk gibi bir şeydi...
Çevresinde bağıran köfteci,
Haykıran simitçi,
Köprünün altından geçen arabaların bıraktığı egzoz gazı,
Gecenin karanlığında bir anda yanan ışıkları, Çok uzaklardan bile görülebilecek sesi, Apartmanların arasındaki muazzam bir gücü,
Sizi peşinden sürüklerdi.
Orası Ali Sami Yen’di...
İlk kazmayı vurduklarında,
İlk yıkıntının sesi duyulduğunda,
Çimlere grayderin ilk paletleri dokunduğunda ,
Havasına İşçilerin solu karıştığında,
Yüreğim büyük bir hüzne bürünmüştü.
Şimdi her o noktadan geçtiğimde, bir sessiz çığlıl duyarım...
Gözlerim bağlanırken,
Gollerin coşkusuna ses veririm...
Sonra,
Sensizliğin acısına sessizliğin katılır,
Koca binaların yanlızlığını yaşarım,
Sahi sen, o haykırışı acı veren yıkımı duyarmısın,
Sen de ağlarmısın?

YORUM YAZ