MENÜ

Yalnız ve inatçı

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

* Aragones, fırtınalı aşk yaşıyor futbolcularıyla. Adı krizlerle anılıyor. Türk yöneticisi, futbolu ve Fenerbahçe, yeni bir meydan okumayla karşı karşıya.

* “Amaç oyuncularımın kendilerini rahat hissetmesini sağlamak” diyerek tekniği, topa sahip olmayı sevdiğini vurguladı, düşünen futbolcuları öne çıkarttı

“Luis 16 yaşındayken bana soyunma odasının kurallarını öğretti. Bunların en önemlisi sahada olan sahada kalır kuralıydı. Onunla konuştum ve şu an hiçbir sorun yok.”
Turnavadaki ilk maçta oyundan alındığı için Luis Aragones’e tepki gösterdiği iddia edilen Torres bu açıklamayı yapmıştı. Ardından Ramos ile takıştı. Eğitmen, eski futbolcu Aragones, fırtınalı aşk yaşıyor oyuncularıyla. Hele genç yaşta sorumluluğunu aldıklarıyla. Aragones dendiğinde akla hep basınla, futbolcularla, başkanlarla ve FIFA ile yaşadığı krizler geliyor. Karşısındakinin gücü ve makamı onun fikirleri ve sözlerinde değişiklik yaratmıyor. Yani Türk yöneticisi, Türk futbolu ve Fenerbahçe yeni bir meydan okumayla karşı karşıya kalacak.

2008’in ezberlenen 11’i

2004’den beri kadro üzerinde denemeler yapan Aragones, son kararının ne olduğunu martta İtalya ile oynadıkları hazırlık maçında göstermişti. Casillas-Ramos, Puyol, Marchena, Capdevilla-D.Silva Senna, Xavi, Iniesta-David Villa, Torres. Fabregas-David Villa değişimiyle Euro 2008’in en belirgin, ezberlenebilen, bozulmayan 11’i olarak finale ulaştı. İspanya’nın oyuncu potansiyeli düşünüldüğünde pek çok isim geldi geçti.

Tartışılan orta saha

Özellikle orta saha ve forvet kurgusu her dönem en tartışılan konuydu. Çabuk, iyi pas atan, paslaşabilen ofansif adamlar; defansif orta sahalar; defans ve hücumu dengeli yapanlar olarak üç gruba ayrılan bu havuzdan çıkan kurgular bir türlü isteneni vermedi. Standart performanslarının altında kaldılar. Sanki birbirlerini engelliyorlarmış gibi. Hatta Euro 2008’e kadar tereddütler devam etti. Ama görev paylaşımında yaşanan karmaşa, oyun temposunu ayarlamakta sıkıntılar, bunun yarattığı orta sahanın arkasındaki tehlikeli boşluklar yarı finale gelene kadar azaltıldı. Xavi Alonso, Senna, Albelda denemeleri içinden biri sivrildi ve Aragones’in Senna güveni boşa çıkmadı. Bir dönem iki defans ağırlıklı orta sahayı kullanırlarken, şimdi Senna ve üç küçük dev adamlı (İniesta-Xavi-David Silva) çözüm 24 yıllık beklentiye yaklaştırdı.
Bazen kanatları çok içeride oynattı. Bazen her iki kanatta çizgiye yakın bek-açık ikilileri denedi. Bekleneni getirmedi. Yani İspanya herkesin kendi fikrini en doğru diye iddia edebileceği, 4-4-2’den 4-5-1’e, 4-3-3’ten 4-2-3-1’ye kadar her taktik dizilişin başarının anahtarı olduğunu savunabileceği kadroya sahip. Ama hepsinin zaman zaman çürütüldüğü dönemler oldu!

Zico ile benzer yanı

Aslında Zico’nun yaşadıklarına benzer noktalar bunlar. Sonunda Zico’nun yapmaya çalıştığı şeyin en işe yarar olarak ortaya çıkması gibi, Aragones de Euro 2008’de 4 yıllık çabanın sonucunu gördü. Zico gibi tek başına zor kararlar alıp büyük baskı görebileceği tercihler yaptı. Kağıt üstündeki idealler ile gerçekler ters düştü. “Esas amaç oyuncularımın kendisini rahat hissetmelerini sağlamak” diyerek tekniği, yerden oynamayı, topa sahip olmayı sevdiğini vurguladı, orta alanda düşünen futbolcuları öne çıkarttı.

Ramos’taki ısrarı

Raul ve Guti gibi isimleri radikal kararla dışarda bırakması, onların oyunu bozduğunu düşünen bizler için isabetli karardı. Ramos’u inatla sağ kanada alıştırdı. Finale çıkana kadar, 3 hafta içinde farklı taktiklere sahip, kimi rakibi bozan kimi hücum eden değişik karakterde takımlara karşı toplu bir futbol sınavından geçtiler. İtalya ve Rusya maçlarında kafaca çok dirençli ve kontrollüydüler. Aslında mezun oldular, ama diploma için o son teste girmeleri gerekiyor.

Rusya karşısında İspanya ne yaptı?
İspanya’nın Rusya’yı yenme ihtimalini yükseltmesi için tek çaresi vardı; dizginleri onlara kaptırmadan üstlerine çöreklenmek ve gözdağı vermek. Başardılar. Hem de geçmişte en zayıf oldukları noktalarda güçlü durarak: İlk yarıda gol bulamasalar da, 15 dakika sonunda gole ulaşamasalar ve Rusya hafiften yüklenmeye başlasa da, ileride istedikleri pasları yapamasalar da paniklemediler. Dikkatleri dağılmadı, ikili mücadelede sağlamdılar, paslaşmaktan vazgeçip topu şişirmediler, çevirdiler, denediler, yokladılar ve sonunda karakterlerine yakışacak pas oyunlarıyla aniden gole ulaştılar. Açılışta 4-1 ile geçtikleri, ama Rusya’nın da bol pozisyon bulduğu yüksek tempolu maçın büyüsüne kapılmadan doğru planlar yapmışlar. Üstelik Rusya turnuva devam ederken gelişti ve yükseldi. Üstelik Arshavin dönmüştü. Ve en önemlisi 24 yıl sonra ilk turnuva finaline önemli bir sorunlarını iyileştirerek ulaştılar: Forvetin orta sahadan koptuğu, kontra toplarda defansın da yapayalnız kaldığı dağınık yapı.

Kazan aynı kazan

Yorumcularımız canlı yayın sırasında neredeyse David Villa’nın sakatlığını İspanya’nın kurtuluşu olarak sevinç vesilesine dönüştürdüler. Heyecan verici karşılaşmayı ve turnuvayı dozunu aşacak biçimde ikide bir ‘Aragones’, ‘Fenerbahçe’ cümleleriyle lekeleyerek sinirlerimizde de tahribat yaptılar. Bu içgüdünün altında Türkiye’de pişirdikleri çift forvet-tek forvet temcit pilavı yatıyor. Zico’yu içine attıkları kazan kısacası... Şimdi tersini savunuyorlar. Villa’nın yokluğu final öncesi uyku kaçıracak önemdedir. Bu kadar çok orta sahaya dönük forvetin olduğu takımda görev çatışmaları normaldir. Aragones 4 yıldır çeşitli denemelerle çare bulmaya çalıştı. Maç içinde istediği plana geçebiliyor. Fabregas, 34. dakikada oyuna girdikten sonra alışkın olduğunun dışında ve serbest oynadı. Onun orta alana yakın pas becerisi bitirici hamleler yapmalarını kolaylaştırdı. Ama kilit iyi sezon geçirmeyen ve Euro 2008’de de sanki tüm yeteneğini evinde bırakmış gibi görünen İniesta’daki ısrarı. İlk yarı hücum setlerinde hatları koparandı, ikinci yarı ise şekil veren. Geri dörtlü de Marchena’nın yükselen performansıyla istediği sağlamlığa kavuştu. Rusya’nın, iyi hazırlanmış ve motive olmuş dikkatli İspanya’yı geçmesi zordu.

YORUM YAZ