MENÜ

Şanslı

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Dunga, Fenerbahçe-Galatasaray maçını beğenmişse bu, onun Brezilyalı’dan çok Avrupa katılığına yaklaşan futbolcu kimliğinden kaynaklanmıştır. Kimi zaman horoz dövüşüne benzeyen üst düzey mücadele hoşuna gitmiştir. Oysa Dunga çabuk ve nefis paslarıyla fazlasıyla Brezilyalı’ydı. 1994 Dünya Kupası kaptanı, Parreira’lı savunmayı hatırlayıp Bebeto ve Romario ile organize ettiği orta sahayı unutmuş olmalı.
Bu maçtan herkes kendine göre anlamlar çıkarsa da, iki takımın yürüdükleri yolda değişiklik olmadı. Galatasaray rövanşa işi taşımak ve prestij için limitini zorlamak, daha fazla koşmak, sert oynamak, yardımlaşarak savunma yapmak ve bunu en az 70 dakikaya yaymak zorundaydı. Savunmayı hücuma tercih etmek zorundaydı. Oyunu iki yönlü asla taşıyamazlardı. Öyle de oldu. Fenerbahçe’ye üstünlük kursalar da savunmadaki denge, hücumda yoktu. Zira bir kaç maç için müthiş savunma disiplini sergileyebilirsiniz. 2 gün sonraki maçın ana taktiği yapabilirsiniz. Ama ofansif çeşitlilik ve organizasyonu yerleştiremezsiniz. Maç kazanmanız, bu işte iyisiniz anlamına da gelmez. Mesela Fenerbahçe 6 yıldır uğraşıyor. Hâlâ eksikleri var.
Fenerbahçe, uzun süre ilk kez tepki vermekte zorlandı. Fazlasıyla telaşlı, birşeyler yapma acelesinde çıktılar sahaya. Gereksiz. Deivid, ligin 1. haftası, İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısındaki gibi içerde oynamaya kalktı. Rakibi kendi yarı sahasının solunda baskı altına sokmadı. Uğur’un eksik savunma güdülerini telafi etmeye izin vermeyen rakip olunca, Aurelio fazlasıyla hata yapınca takım içi denge bozuldu. Selçuk’un takımı toparlaması, ayakta tutması ve açıkları kapatması için müthiş performans sergilemesi gerekiyordu. Sahada 90 dakika, oyunu iki yönüyle de mükemmel oynamayı başarabilen tek isimdi.
Fenerbahçe çok şanslı. Hem sinirlerini hem de vücudunu yıprattı Galatasaray. Daha güçlü biçimde “biz iyiyiz, kazanmayı bileniz” diyebilmek için neleri düzeltmeleri gerektiğini gösterdi Galatasaray. Onlara daha çok çalışmaları gerektiğini gösterdi.
Takım ve futbolcunun iyiliği, ne kadar istikrarlı performans gösterdikleri ve ne kadar az iniş-çıkışlar yaşadıklarına bağlıdır. Türkiye’de bu değerlendirmeler öyle basitleştiriliyor ki. Bir kez daha gördük.

YORUM YAZ