MENÜ

Çıt Çıksın

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Sessizlik üzerinden krizler yaratmak çok kolaydır bu ülkede. Takımlarını her dakika düşünüp didikleyen ve her detaya kafa yoran Fenerbahçeliler için sessizlik, biriken öfkedir. Kamuoyu da teoriler ve olasılıklarla başbaşa bırakılırsa sonuç yıpratıcı noktalara ulaşır. İnsanlar birbirini zehirler. Güvensizlikler oluşur. Teknik direktörden futbolcuya kadar adı geçen herkesi yıpratır, zayıflatır. Kimse işin gerçeği nedir bilmiyor. Zico ve yönetim açısından, adil biçimde değerlendirmeye çalışırken zorlanıyoruz. İki tarafın da kendince haklı sebepleri varken, tipik medya ve kamuoyu refleksiyle bir taraf muhakkak ‘kötü’, ‘hain’, ‘işbilmez’ damgası yiyor. Yani ver elini nankörlük!
2 yıl önceki Denizli maçı sonrası gibi, ya da sezon içinde iniş çıkışlarda kabuğa çekilmektense insanların ortadaki yalanlarla başbaşa kalmalarını engelleyecek çıkışlar yapmak gerekir. Maalesef bu ülkede ancak başkaları “başarılısın” derse insanlar başarılı olduğunu düşünür. Ya da takımlarının iyi futbol oynadığına kendi gözleri ve beyinleriyle değil başkalarının laflarıyla karar verir. O başkalarının laflarıyla da emekleri hiçe sayabilir. Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Yönetimi’nin kimi zaman yaptığı en büyük hata bu aslında. Bahsettiğimiz rakiplere hakaret, hamaset veya öfke kusmak değil. Sadece kendi taraftarına seslenmek.
Öte yandan kimi zaman stratejik olarak susmak gerekir. Fenerbahçe Yönetimi’nin hangisini yaptığını anlamakta zorlandı herkes. Herşey planlı ve kontrol altında olduğu için mi yoksa lig sonu hayal kırıklığından dolayı mı? Planlı ise sorun yok, ama küsüp taraftar gibi ne kadar değerli bir sezon yaşadıklarını unutabilecek kırgınlıktalarsa problem var demektir.
Yine de Fenerbahçe’nin direnç ve baskılara taraftar tepkisi vermekten uzaklaşma konusunda müthiş gelişim gösterdiğini eklemek lazım. Kısacası 2 Haziran’daki Aziz Yıldırım açıklamaları doğru, ama biraz geç kalmış hamle. Bakalım neler çıkacak.

YORUM YAZ