MENÜ

'Yönetmek kesip atmak değildir'

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

1 Avusturya kampında iki kaptan arasında yaşanan kavga aslında Beşiktaş’ta hasır altı edilmiş çok ciddi sorunlar olduğunu mu gösteriyor? Burada idari bir zaaf söz konusu mu

İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman arasındaki kavga haberini ilk duyuran Milliyet’ten Serdar Sarıdağ oldu. Yaptığı gazetecilik açısından kendisini kutlamak gerek. Haberden öğrendiğimiz kadarıyla ciddi anlamda ‘kıyıcı’ bir mücadele olmuş. Bu da iki kaptan arasında öncesi olan bir sürtüşmeyi akla getiriyor. Ancak bunu o denli önemli bulmuyorum. Genç insanlar arasında bu tür gerilimlerin olabileceğini düşünmek gerek. Ancak iki oyuncunun da apar topar kadro dışı bırakılıp Türkiye’ye gönderilmesi düşündürücü. Şu açıdan; Toraman ve Üzülmez tüm zaaflarına rağmen kanımca Beşiktaş’ın bu kadro yapısıyla her zaman ihtiyaç duyacağı isimler. Ben hala iddia ediyorum, her ikisinin de eksikleri olduğunu düşünmememe rağmen ikisi de sezon içinde yerlerine alınan oyuncuları yedek bırakacaklardır. Bu ‘gereklilik’ açısından bakıldığında aralarındaki gerilimin bu noktaya gelinene kadar farkedilmemiş olması, ‘idarecilik’ açısından düşündürücüdür. Adı üzerinde, ‘idareci’ olmak bu tür krizleri başlamadan önlemek, önlenemediyse krizi bir biçimde halli yoluna koymak demektir. Yoksa , ‘çek ipini gitsin’le idareci olmak en kolayıdır. Hele ki, haberi veren gazetecinin idmanlara alınmasına yasak koymak, tek kelimeyle kulübün yönetiminin kimlere emanet edildiğini göstermesi açısından komik ötesidir.


2 Beşiktaş’ın yabancı transfer politikasını nasıl buluyorsunuz? Sözleşmesi henüz feshedilmeyen Gordon hariç elde 8 yabancı var. 2’si kenarda oturacak. Örneğin bu isimler Zapotocny ve Delgado olursa yaklaşık 10 milyon Euro kulübede yatacak.

Beşiktaş çok öğretici takımdır. Taraftarı vefayı, cefayı, katlanmayı öğretirken yönetimi de ‘bir takım nasıl yönetilemez’i öğretiyor. Demek ki, kaynakları sonsuz bir kulüp bir Beşiktaş. Parasını böylesine hesapsızca savurabildiği, böyle hesapsız, kitapsız, savurgan yöneticilerle, idarecilerle, teknik ekiple çalışabildiği için gerçek sonsuz maddi gücü olsa gerek. Hesap ‘Sağlam’, şöyle ki; Tello, Cisse, Bobo, Delgado ve Holosko’dan vazgeçilemeyeceğine göre yeni üçlü, Sivok, Seric, Zapotocyn’den ikisi yedek oturacak. Tabii bu bile iyi ihtimal. Henüz Gordon net değil, bence Higuain de bile problemler çıkacak ya neyse, sonra onlar iyi olur, biz kötü oluruz neme lazım, o konuya hiç girmemeyim. Ama Beşiktaş’ta paraların havalarda uçuştuğu, fakat uçuşan paraların nereye gittiğinin ise meçhul olduğunu (!) söylemek için fazlaca zeki olmaya gerek yok sanırım.


3 Uğur İnceman da orta alanda savunmaya dönük bir futbolcu. Genel transfer politikası da özellikle defansı güçlendirme üzerine kurulu. Bu anlamda Beşiktaş ofansı takviyede biraz eksik kaldı mı.

Kesinlikle doğru. Her ne kadar aksayan yanları olsa bile bizim lig için fena olmayan bir müdafaası var Beşiktaş’ın. Kaç sezondur en az gol yiyen iki üç takımdan biri. Uğur İnceman, ‘gevşek’ görünen Beşiktaş orta sahasına, müdafaa önüne katkı yapabilecek bir oyuncu. Ayrıca izleyebildiğim kadarıyla başka mevkiilerde de yararlanılabilecek altyapısı var. Ancak çok oyunculu bir bölgeye gidiyor. Evet, kadro kalabalığı iyidir ancak rekabet bazen zararlı da olabilir. Benzer sıkıntıyı aynı bölgede oynayan ve yine iyi bir oyuncu olan Fahri Tatan’ın yaşadığını unutmamak gerek. Ama zaten Beşiktaş’ın sorunu transfer değil ki, sorunun kaynağı takım dışı yerlerde.


4 Yeni sezon öncesi mayısta kazma vurulacağı söylenen İnönü Stadı’ndaki belirsizlik kombine satışının çok düşük kalmasına neden oluyor. Bu belirsizlik devam ederse taraftar tribünden uzaklaşır mı

Hakikaten Beşiktaş, ‘bir takım nasıl yönetilemez’in iyi bir örneği. Futbolu seven ve yeni büyüyen bir çocuğu Beşiktaşlı yapmak isteyen büyükleri sanırım bu bir kaç yılda epey zorluk çekiyordur. Bu yönetim korkarım ailelerde ‘kuşaklararası takım tutma çatışmasına’ da neden olacak. Düşünün, bizim kapalı grubu bile kombine alırken her sene ilk hafta işi bitirirdi, fakat hala epey bir insan ‘mırın kırın’ ediyor, “Dur bakalım” diyor. Taraftar maça gider kuşkum yok, ama eski tadı olur mu, ondan emin değilim. Stadın yıkılmamasının gerekliliği bir yana, kanımca bu yönetim bu stadı yıkamaz. Muhtemelen, izinler konusunda, yapım sermayesi konusunda tıpkı transfer politikası gibi, Del Bosque ödemesi gibi, olası Tigana cezaları gibi hesapsız kitapsız davranıyorladır. Hakikaten ben ne kadar karamsarım değil mi? Peki, haksız sayılır mıyım?

YORUM YAZ