MENÜ

Uğur Meleke'ye... ‘Hakem' kimdir?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Ligin devre arasında memleketimizin iştahla yuttuğu ve bitmeyecek görünen ‘hakem tartışmaları’ konusunda bir kaç yazı yazacağım. Bu onlardan ilki...

Açıkça görüyoruz ki, ‘hakem tartışmaları’ futbolun gerçek sorunlarını bilinçle örten şala dönüşmüş durumda. İşe yarar, dönüştürücü tartışmalar yerine ortalama taraftarda duygusal tatmine yol açtığı için satışı/izlenirliği olan bu koridora giren yazar/yorumcu sayısı hızla artıyor.

Son iki örnek benim de dikkatle takip ettiğim arkadaşlarım Hürriyet yazarları Uğur Meleke ile Ali Ece.

Sözcüğün kökü...

Meleke ve Ece de bir çok yazar/yorumcu gibi hakem sorunu ile ‘adalet’ kavramı arasında doğrudan ve sarsılmaz bir bağ kurduklarından ne yazık ki gemilerini yanlış limana çıkartıyorlar. Arkadaşların tezini şöyle daraltabiliriz; “Hakem sahada adaleti sağlamalı/dağıtmalı...” Bu tezi savunanlara ‘hkm’ kökünden yani ‘hüküm’den türeyen üç ayrı unvana dair okuma yapmalarını öneririm. Bunlar, ‘hakim’, ‘hakem’ ve ‘hekim’!.. Yalnız bunlardan ikisine, ‘hakim’ ve ‘hekim’e, ‘hakem’e davrandıkları gibi davranmamalarını salık veririm!.. Özellikle ‘adalet dağıtan’ ‘hakim’e ‘hakem’e yaptıklarını yapmaya kalkarlarsa en azından o geceyi nerede geçirmek zorunda kalabileceklerini hatırlatmak isterim.

Yönetmemeli, oynatmalı tezi bize uymuyor

‘Hakem’ oyunun başlaması, devamında sevk ve idaresi sırasında oluşacak sorunların çözümü için atanan ‘bilirkişi’dir. Yani bir tür arabulucu olarak görülmeli. Kullandığı araç ise yazılı kurallar, temel aygıtı da gözleri ve aklıdır...

Haliyle Uğur Meleke’nin son yazısında belirttiği gibi “Hakemler yönetmemeli, oynatmalı” tezi çelişiktir. Meleke de kabul eder ki, bizim liglerde ‘oyunu oynamaya’ niyetli takım sayısı bir elin parmak sayısına ulaşmaz. Lakin ‘hız oyunu’ tercih edilse bile ‘endüstriyel futbol’ yönetilemez ise oynanamaz da! O tür oyuna dense dense ‘çocuk oyunu’ denir ki orada bile faul durumunda karar almak ‘kolektif akla’ ya da hakem yerine geçen bir büyüğe aittir.

Hakeme, yani insana olan güven!

Meleke bir çok futbolcunun Cüneyt Çakır için kendisine “Hata yapsa dahi, adaletli olduğuna inandıkları”nı belirttiğini yazıyor. ‘Adalet’ kavramının yanlış kullanımı bir yana dikkat edilirse burada subjektif bir tutumla karşı karşıyayız; “hakeme inanmak.” Bunu ‘güven” diye de çevirebiliriz. İşte hakem tartışmalarını yıkıcı hale getiren ve bu nedenle oynayanların da, izleyenlerin de elinden alınan ilk kavram budur; hakeme yani insana olan güven! Hakemi insan olmaktan çıkarıp, ona ‘eyyamcı’ başta olmak üzere olmadık yaftaları yapıştırdıktan sonra ortada insana ait ‘oyun’ adına ne kalır?

Sonra gelsin ‘Video hakem’

Meleke son yazısında ilginç bir örnek veriyor. Adana-Başakşehir maçında ‘Adanalı Bekir’in karar vermek için bir araya gelen Hüseyin Göçek ve yardımcısından fazla konuştuğunu belirtiyor. Haklı... Ama bu örnek bile esasen bu ülkede oyunun nasıl ayaklar değil eller üzerinde yürütülmeye çalışıldığını gösteriyor. Yazar, onca yıldır hepimizin gözü önünde yöneticiler, taraftarlar ve özellikle televizyon yorumcusu eski hakemlerden aldığı ‘sakatlanmış güç’le hakemlere kan kusturan ‘Adanalı Bekir’lere konuşmak yerine işin kolayına kaçıp Hüseyin Göçek’e konuşuyor.
Bu zehirli atmosfer hakemi dilsiz, sahipsiz, güvensiz bırakıyor. Ve bu ‘zalim piyasa’ çoğu alanda olduğu gibi en güçsüze en güçlü hamlesiyle saldırıyor. Kimsenin kimseye güvenmediği, herkesin herkesle savaşta olduğu (bellum omnium contra omnes -Thomas Hobbes) bir yaşamda insani olduğu iddia edilen (!) oyun (futbol) gözümüzün önünde iğdiş ediliyor... Sonra, gelsin ‘video hakem’... Bu konuyu da bir sonraki yazıda ele alacağım!..

YORUM YAZ