MENÜ

Tribündekilere kulak vermek

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Manisa maçında tribünlerin önemli bölümünün istifaya çağırdığı Yıldırım Demirören, taraftarın bölünmüş olmasından büyük üzüntü duyduğunu belirtirken, “Bazıları destek verirken, kimileri istifa diye bağırıyor. Kimsenin camiayı bölmeye hakkı yok” demiş. Daha önce de defalarca yazdım, söyledim bizi ‘bölünme korkusuyla yönetmeye’ çalışıyorlar diye...
Demirören’in açıklamasının şu kısacık bölümü bile meseleyi kavrama konusunda -bilerek ya da bilmeden- ciddi hataları olduğunu gösteriyor. Öncelikle belirteyim, ben maçtaydım ve Demirören’i destekleyen tek bir slogan duymadım. Duyduğum, statın ezici çoğunluğunun “yeteeer” diye bağırdığı, kapalının ortasındaki bir grubun bu tezahüratlara katılmadığı, daha çok takımla ilgili tezahüratları başlattığı ve kısa bir an “Dernekler istifa” dedikleriydi.
Demirören maçta değildi gördüğüm kadarıyla. Eğer birileri “Başkanım sizi de destekleyenler vardı tribünde” demişlerse kendisine, önerim, buna sakın inanmaması yönünde. Katiyen doğru değil.
Demirören’in açıklamasındaki kavramları kullanarak söylersek, durum şuydu... Destek verdiğini belirttiği ‘bazıları’ çok çok az, istifaya çağıran ‘kimileri’ ise sandığından daha kalabalıktı. Eğer, “Camiayı bölmek isteyenler var” söylemine devam edecekse bu veriyi dikkate almasında fayda var. Çünkü, eğer ‘bölünmekten’ bahsedilecekse ‘az’ olanla ‘çok’ olanı iyi tasnif etmek gerekir? Onun için, siyah beyaz Türk filmlerinin o ünlü repliğini kullanarak derim ki; “Reca ederim bu bölünme bahsini kapatalım kuzum...”
Başkan Demirören, bu sezondan ‘ders çıkarıldığını’ belirtirken de “Bu iş tribünle çözülmez” demiş. Ve şöyle devam etmiş; “Mutlaka bizim de hatalarımız var.” İşin hassas noktası da burası. Tribüne gidenleri ‘sıradan taraftar’ konumuna itip, onların düşüncelerini, duygularını hiçe sayarak durum eleştirisi yapılabilir mi, emin değilim. Tribüne gelen ve benim de yıllardır tanıdığım insanların çok önemli bir bölümü enikonu akıllı insanlar. Onlar da en az Demirören kadar Beşiktaş’ı seviyor ve aralarından çoğu da Beşiktaş’ı teknik ve idare anlamda yönetenler kadar, hatta çoğu daha da fazla, futbol konusuna hakim. Onların protestolarındaki geliştirici yanı ihmal etmek, onları ‘bölücü’ diye kategorize etmek ne Beşiktaş’a ne de bu yönetime bir şey kazandırmaz. Yapılması gereken, o protesto içindeki haklılıkları belirlemek, yeni bir yol haritası çıkarmak, belki ekip içinde taraftarı rahatsız eden bazı isimleri yenilemek ve bunu da Beşiktaşlılarla paylaşmaktır.
Yoksa, “Sen değil ben daha büyük Beşiktaşlıyım” gibi klişe kafa tutmalarla en çok yarım sezon daha sürdürülebilir bu politika. Ve bu politika Beşiktaş’ın parasına, zamanına yazık eder, doğru... Ama daha çok da, bu politikayı sürdürenlerin o çok böbürlendikleri ‘şanlı Beşiktaş tarihi’nde nasıl anılacaklarını belirler ki, bu da daha az önemli değildir kanımca.

YORUM YAZ