MENÜ

Demba Ba yeter mi?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Şöyle demiş Demba Ba: "Benim gelmem başarı için yeterli olmaz. Kanatlardan, havadan ve yerden top getirebilen oyuncular çok önemli. Bunun dışında forvete yakın olan oyuncuların da etkili olması sadece benim değil Beşiktaş için de gerekli. Arkamda kim var? Final paslarında sıkıntı yaşamamam lazım..." Benzeri sıkıntıları Hugo Almeida monteli dönemlerde de, daha öncesinde de yaşadı Beşiktaş. Oysa Dünya Kupası bir kez daha gösterdi ki, bir takımın başarılı olabilmesi için ‘oyuncular arasındaki denge’ belki de en önemli gereklilik. Almanya Milli Takımı ilk bakışta yıldız gibi görünmeyen ama tamamı birbirine yakın olgunluktaki 'işçi oyuncu'lardan kuruluydu. Hiçbiri sahada tek başına Messi, Neymar, Ronaldo, James Rodriguez vb. türü ‘elit yıldız algısı’ yaratmasa da çalışarak geliştirildiği apaçık belli olan beceri, buna bağlı olan oyun kurgusuna bağlılık ve bir bütün halinde oynama konusundaki üst seviye eğitimleriyle uzak ara en iyi takımdı. Öyle ki, daha ilk maçta gezegendeki çoğu insanın final adayı haline gelmişlerdi bile.

Eksiklikler var

Beşiktaş ise sınırlı bütçesine rağmen Demba Ba gibi hatırı sayılır bir oyuncuyu alarak fiyakalı bir giriş yaptı sezona. Ancak sağ bek ve stoper ile Oğuzhan'ın bölgesini destekleyecek çift yönlü bir orta saha oyuncusunun eksikliği çıplak gözle bile görünüyor. Sol bekteki Ramon Motta ile İsmail Köybaşı yeterli gibi görünse de bu ikilinin Caner Erkin seviyesine ulaşacak bir performansa ulaşabilmeleri de hayli zor. Hatta Alex Telles seviyesi bile soru işareti? Beşiktaş'ın en sağlam olduğu ve lige tutunmasını sağlayan mevkiiler ise Tolga Zengin'in koruduğu kale ile Atiba Hutchinson ve Veli Kavlak'ın direnç verdiği orta saha. Ancak onlar da ağırlıklı olarak işin müdafaa yönünü üstlenmiş durumdalar.

Geçici bir huzur

Bu duruma rağmen transfere ayrıldığı belirtilen bütçeden, ‘aslan payı’nın Demba Ba tercihinde kullanılması kuşkusuz ki ‘taraftara şirin görünme’ konusunda geçici bir huzur yaratacaktır yönetim için. Ancak unutulmamalı ki, futbol aynı zamanda bir ‘hayalkırıklığı oyunu’dur. Topun rakip kale çizgisini geçmediği her maçta büyüyen hayalkırıklığı kısa sürede geniş kitlenin kontrolsüz öfkesiyle istenmeyen sonuçlara taşır yönetimleri. O nedenle ‘takım mühendisliği’ denen şey yöneticilik makamı için en elzem bilgidir. Eğer bu bilgiye sahip değilsen ‘bir bilen’ ile çalışmak şarttır. Beşiktaş bu fırsatı Önder Özen ile yakaladı, ancak tahmin edilebilir gerekçelerle de hızla kaybetti.. Ve şimdi iş, ‘transfer sihirbazı yönetici’lerle hemen her yabancı oyuncu transferinde dedikoduların öznesi haline gelen ‘Slaven Bilic ve tanıdıkları’na gelip dayandı! Bilic ve ‘tanıdıkları’ top rakip kale çizgisini geçmediği takdirde bavullarını alıp gezegenin bir başka takımına yelken açarlar ve geride hasarını düşünmeyecekleri bir Beşiktaş bırakırlar. O kederin yükünü taşımak da her zaman olduğu gibi teknik direktör ya da yöneticilere değil, kalbi Beşiktaş'la atan insanlara kalır. Bilinen bir gerçeği bir kez daha hatırlatmakta fayda var!

YORUM YAZ