MENÜ

Geçmiş olmasın!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bursaspor öyle bir sezon geçirdi ki, kendinde izleme gücü bulamayan binlerce kişi son maç saatinde telefonlarını kapatıp sokaklarda dolaştı.
Normal olmayan bir sezondu… Ve bu normal olmayan sezonun normalmiş gibi değerlendirilmemesi gerekiyor şimdi…
Tam 12 ay önce “Bursaspor geride kalan sezonu doğru analiz etmeli” şeklinde bir paylaşım yapmıştım. Türkiye kupasında Amed’e elenen ve ligde hayal kırıklığı yaratan tablonun bir bedeli olmalıydı. Olmadı…

Korkarım ki bu seneki faturanın (54 yılın en ağır faturasıdır) bedelini de ödeyen çıkmayacak gibi.
Faturanın detaylarına girelim dostlarımızı üzme pahasına. Çünkü bu noktada hakkedenlerin üzülmesi daha mantıklı.

Hamza Hoca’nın sihri!

Öncelikle, vedalaşmak için bir araya gelinen Hamza Hoca ile sırf sözleşmesinde indirim yaptı diye devam etmek büyük bir hataydı.
Camiada oyun anlayışı kabul görmeyen ancak karakter açısından da hiç kimsenin eleştiremeyeceği Hamzaoğlu’nun en önemli numarası futbolcularla kurduğu duygu bağı. Zaten meşhur 27 puanın altında bu bağın gücü yatıyor. İşin tehlikeli kısmı ise o süreçte takım motivasyonunun “memnuniyetsiz” taraftara yönelik olması. Henüz ikinci haftadaki protestolar sonrası başlayan bu planın işe yaradığını ve 27 puanın bu duygu yoğunluğu ile elde edildiğini söyleyebiliriz.
4 kez istifa eden ama her seferinde futbolcuların devam ettirdiği Hamza Hamzaoğlu ile yollar ayrıldığında felaketin ayak sesleri duyulmaya başlıyordu.

Mutlu Topçu anlaşılamadı!

Mutlu Topçu’nun göreve başlaması 10 gün gecikince zaten kırgın olan oyuncu grubunda ciddi bir güvensizlik yarattı. Çok sevdikleri “Hamza Hoca taraftar baskısı ile gönderilmiş” ve daha soğuk, ciddi, başka bir karakter başlarına gelmişti…
Batalla’nın Kasımpaşa yenilgisi sonrası stadyumda “demek ki sorun Hocada değilmiş” ifadesi ıskalanmayacak kadar önemliydi.
Otobüs olayında ise futbolcuların tepkisi taraftardan daha çok kendilerini taraftarla karşı karşıya getirenlereydi. Sahipsiz olduklarını düşündü bütün takım. Ve yoğun bir değersizlik hissi öfkeye dönüştü… Futbolcular İki gün sonra tesislerde kendi aralarında yaptıkları toplantıda, artık hiçbir otoriteyi tanımadıklarını belirterek, süper ligde aldıkları formayı şerefleriyle oynayarak süper ligde bırakacaklarına dair söz verdi.
Saha içinde işler en az saha dışı kadar karmaşıklaşıyor, Mutlu Hoca’nın “hücum” takımı yaratma isteği kafası karışık oyuncu grubu tarafından bir türlü anlaşılamıyordu. Her şey kontrolden çıkmış ne taktik anlayış ne de oyun disiplini ortaya koyulamıyordu.

Adnan Örnek “biz” diyemedi!

Mutlu Hoca’nın ayrılması sonrası Adnan Örnek hamlesinin de sonuç vermeyeceği ilk basın toplantısında anlaşılmıştı. Adnan Hoca adeta bir taraftar gibi konuşuyor, kamuoyuna futbolcuları şikayet ediyordu. Sezona başlanan yaklaşımın tam tersiydi bu. Kısa süreliğine de olsa “biz” olgusunu yaratamadı Adnan Örnek… Futbolculardan “onlar” diye söz ediyor bu da takımda büyük rahatsızlık yaratıyordu.
Maçlar kaybedildikçe futbolcu grubu özgüven ve inanç anlamında çöküş yaşadı...
Her şey kontrolden çıkmış, mutlaka kazanılması gereken puanlara bir türlü ulaşılamıyordu.
Gençlerbirliği maçı sonrası Adnan Örnek de çözümsüzlüğe boyun eğdi. Ve iş ağabeylik pozisyonu için Mustafa Er’e kaldı.

Mustafa Er önce güvendi!

Sakin, tutarlı ve inançlı bir tarz benimsedi Mustafa Er… En çok ihtiyaç duyulan şeyi biliyordu; güven… Tek atışlık barut için iyi hazırladı takımı Er… Futbolculuk günlerinden içinde kalan bir şeyler vardı ve bunu tamamlamak için çok zamanı yoktu. Gançev ve diğer ekip arkadaşlarıyla Ordu kampını iyi geçirdiler. Eski futbolcular, kulüp çalışanları da motivasyon için çok gayret etti…
Er ve ekibi sezon başından bu yana çok az bakılan yere, saha içine baktı. Trabzonspor çok detaylı şekilde analiz edildi. İyi alan savunmasıyla 60 dakikaya kadar gol yemeden gelmek ve ikinci yarıda oyuna girecek Sercan ile gole gitmek temel stratejiyi oluşturuyordu. Ve yenen gol dışında plan işe yaradı. Bilal hamlesi ile risk alınsa da Batalla“son” vuruşunugidebilecek en iyi yere yaptı.
Trabzonspor mücadelesinde deplasmana giden 2 bin taraftarın gücü, bütün şehrin dualarıyla birleşince de tarihi bir gün geride kaldı.
Tabi ki satır aralarında yaşanan çok şey var. Ve bütün hikâye bu kadar değil. Sadece bir özet niteliğinde yazdıklarım.
Takım kurmak ve bu kurulan takımı yönetmek aynıymış gibi görünen iki ayrı iş…
İkisi de yapılamadı…
Bursaspor’un bu sezonu için tek cümle isteseler “ne saha içi ne de saha dışı planı ve güveni yoktu” derim… Çözüm de burada saklı; plan ve güven…
Plansızlık, güvensizlik doğurur.
Tekrar gibi olacak ama bu planlamayı kimlerin yapamayacağını öğrenmiş olmalıyız.Ve son olarak; ülkenin 5 büyük takımından biri olan Bursaspor’da kümede kalmaktan mutlu olan varsa… Gitsin…

YORUM YAZ