MENÜ

Dört Silahşörler !

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

“Işıklar Kenti” olarak adlandırılan Paris’te oynanılan Fransa Açık “Roland Garros” turnuvası için yakıştırılan deyimlerden biri de “Üç Silahşörler”in turnuvasıdır. “Üç Silahşörler”, uslanmaz arlanmaz bir çapkın olan (eşine ek 40 kadar metresi olduğu ve oğlu Alexander Dumas’nın da bunlardan birinden peydahlandığı rivayet edilmektedir) Alexander Dumas (baba) ile asistanı Auguste Maquet tarafından yazılmış ve dünyada 100 dilden fazlasına çevrilmiş, birkaç ciltten oluşan fevkalade bir macera romanıdır. Atos, Portos, Aramis adlı kralın üç silahşörüne Dartanyan isimli bir kılıç ustası daha eklenir ve hikaye başlar. İşte bu yıl ki turnuvada da kozlarını paylaşmaya hazır dört aday var. Djokovic, Federer, Murray ve Nadal. Aşağıda becerebildiğim kadar bu dörtlüyü irdelemeye çalışacağım.

Federer’in iki sorunu….Birincisi bu adam ilk turlarda dişli bir rekabetle karşılaşmadığı çoğu turnuvanın son turlarından boynu bükük ayrıldı. Esas rakipleri olan Djokovic, Nadal ve Murray ile kıyaslandığında Paris’te ilk turlarda karşısına Monfils’den başka dişli rakip gelmiyor diyebiliriz (ki o da sakatlıktan yeni kurtuldu). Ama burası toz-toprak. Üstelik bir de yağmur yağar saha ağırlaşırsa ayıkla pirincin taşını ! Ne Berdych ne de Wawrinka onun için sorun olmayacaktır. Onun için esas sorun grand-prix’lerin 5 setlik formatıdır. Artık 33 yaşının fiziği üst üste 5 sete uzayan maçlarda süreklilik sağlamasına izin vermiyor.

Benzer bir sorunla da turnuvanın kayıtsız şartsız en büyük favorisi Djokovic karşılaşıyor. Kariyerinin en mükemmel evresini yaşayan bu Sırp Genci’nin çeyrekte önüne toprağın kralı Nadal geliyor. Nadal’ın bu tura kadar gelebilmesi bile onun özgüvenini pekiştirecek ve onu eski oyununun seviyesine ulaştıracaktır. Nole onu geçerse bu kez yarı-finalde karşısına başarılı yıl yaşayan başka bir raket gelecektir. Üstelik bu diğerinden de yetenekli…İngiliz Andy Murray. Sırp Raket, Nadal ve Murray önünde zorlanıp, iki maçın yorgunluğu ile Haşmetmeablarının karşısına çıkarsa işler onun için sarpa sarabilir.

Rafa Nadal ise tüm alçakgönüllülüğü ve açıksözlülüğü ile medyanın karşısına çıktı. “…Benim burada çeşitli formatlarda beyanatlarda bulunmamı bekliyorsunuz. Ancak burada verilecek tüm yalan beyanlar ve atılacak palavraları kortta arındırmanıza imkan yoktur. O kırmızı toprağın üzerinde her şey alenen ortaya dökülür. Temiz kirli, doğru yanlış hemen farkedilir!” Daha ne desin. Adamın hakkında haftalardır yapılan spekülasyonların haddi hesabı yok. Ne dopingciliği kaldı, ne de üzerindeki baskıyı azaltmak için sakatlık rolü yaptığı ! Bir Tanrı Kulu çıkıp ta “yahu ağalar bu adam burada 67 maç oynamış…66’sını kazanmış. Dokuz kez şampiyon olmuş…Hele bir bekleyin görün sonra karar verin. Adamı sahaya çıkmadan mahkum ediyorsunuz. Üstelik bir kez şampiyon olmasa ne olur (?)” demiyor. Buldular ya hassas dönemini, bindir bindirebildiğin kadar. İşin memnuniyet verici yanı ise, Sharapova başta olmak üzere tüm teniscilerin bir araya gelip bu büyük şampiyona medyanın densizce saldırdığını, saygısızlık ettiğini bu ortamda kullanılabilecek en sert ifadelerle dile getirerek destek olmalarıdır. Bir tek eski şampiyonlardan ABD’li Courier, Nadal’ın “ektiği tohumları biçtiği” mealinde bir şeyler saçmaladı. Paris Belediye Başkanının Nadal’a verdiği nişan ise bir zevahiri kurtarmaktan öteye gitmemektedir. Medya da bile kendisine pek bir yer bulamadı bu tören.

İngiliz raket Andy Murray’e pek bir sempatim yoktur. Fevkalade yetenekli bu atletin 35 derece sıcaklıkta sürekli karalara bürünüp sahada arz-ı endam etmesi, tepesinden tırnağına kadar negatif elektrik yüklü anasının dizinden ayrılmaması, ruh halinin pamuk ipliğine bağlı olması ve hışırdıyan (!) kişiliği ile bir türlü ısınamadığım biridir. Ama evlendikten sonra bu defolarının bir kısmından arınmış görüntüsü veriyor. Bu doğrultuda benim için Paris’teki başlıca şampiyon adaylarımdandır. Fazla göz önünde olmaması stres bulutlarından uzak kalması anlamına gelir. Antrenörünün de Amelie Mauresmo gibi doğru kişilikli bir Fransız olması tribün desteğinin de yanında olması demektir. Roland Garros’ta bu iki unsur fevkalade önemlidir. Hoşkalınız.

YORUM YAZ