MENÜ

Ne korkması!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Skora göre eleştiriye aşina olduğumuz için son derbi sonrasında yazılıp çizilenlerde de pek farklılık yoktu. Bu ülkede teknik direktörlerin iki sıfatı var; ya korkak, ya cesur... Arası yok. Hatta bir sezonda aynı teknik direktörü 3-4 kez korkaklığından ötürü ipe de götürürüz, aynı sayıda cesaret madalyası da verebiliriz. Huyumuz bu... Zamana, maça ve skora göre gelişen zihinsel reflekslerimizin üstüne yoktur.
Hücumcu Denizli, bu kez korkaklığından ötürü ceza tahtasında... Cisse’nin atılışı, 40. dakikaya kadar yakalanan 3-4 gol pozisyonu ve kaydedilen bir sayıya rağmen... Holosko ile Tello oynasa, sanki 8 pozisyon daha elde edilecek ve en az 3 gol daha atılacakmış gibi... Bir de, rakibin hiç önemi yok bizde... Kimle oynuyorsun, karşısı elma-armut mu topluyor, buna aldıranını da bulmak zor. Hele ki, Fenerbahçe’nin köşe başlarını tutan kalemlerden benzer eleştirileri dinlemek, daha da garip. Fenerbahçe’yi en sıkı onlar izlediğine göre, o zaman soru da şu: Fenerbahçe’nin geleneksel, en girişimci ayakları kim? Deivid, Alex, Uğur Boral, Gökhan Gönül ve Kazım Kazım... Hangisinin performansı, kendi vasatını aşıp da Beşiktaş’ı bireysel ya da organize zorladı, acaba... Futbol, iki tarafında birbirini tamamen özgür bıraktığı bir oyun mu? Tavlada bile kapı almadan, oyun kazanamazsınız...
Denizli, defansif oynatmış mış!.. Defansif prensiplere sıkı sıkıya sarılı bir takım mı, o mahallede bile yenmeyecek golleri yedi? Sizin tabirinizle Denizli korkaksa, 10 kişilik rakibine karşı Alex’i 10 metre öne çıkarmak yerine, yanına alıp, son yarım saati Josico ile geçiştiren Aragones mi, o zaman?..
Denizli bir tek Ekrem’le, Fenerbahçe’nin defans kurgusunu bozdu. Millet, son haftalarda oyun patronluğuna yerleşen Tello’yu beklerken, son dönemde ortalıkta görünmeyen Delgado ile risk alıp, Fenerbahçe’yi şaşırtmayı başardı. Peki ya, sonuç mu diyeceksiniz?.. Onu da futbolcular belirledi. Beşiktaş’ın elinde öyle cevherler var ki, bazen şaşırıp, kalıyorsunuz. 1.90’lık Gökhan Zan, kendi eğilip, bükülme özelliğini hiçe sayarak, ceza alanı kalabalığında iki kere röveşataya kalkıyor. Cisse gibi bir enternasyonel, gördüğü sarı kartı, hafızasında ancak 5 dakika tutabiliyor.
Gelelim Beşiktaş’ın gerçek derdine!..
Defansın göbeğinde Çekler’in birlikteliği, kurulacak her türlü kurgunun temel taşı idi... Bu bozuldu, olmadı... Savunmanın, hele de üçlü oynarken, adam markajı ile rakibi karşılama prensibi de, hiç tutmayacak cinstendi... Bunu da Beşiktaş’ın 2 maçta 1 yediği gollerin cinsliği ile her sefer biraz daha net görüyoruz.

YORUM YAZ