MENÜ

‘Artık korumasız sokakta yürüyemezsiniz' diyorlar öyle şey olur mu hiç!

Gözünüzaydın! Netflix, son günlerin popüler dizisi İspanyol yapımı ‘La Casa de Papel’ için üçüncü sezon müjdesini verdi. Dizinin iki yıldızıyla, ‘Profesör’ olarak tanıdığımız Álvaro Morte ve ‘Tokyo’yu canlandıran Úrsula Corberó’yla Roma’da buluştuk. Bir anda gelen şöhretle değişen yaşamlarını konuştuk. (Hürriyet - Heja Bozyel)

‘Artık korumasız sokakta yürüyemezsiniz' diyorlar öyle şey olur mu hiç!


Röportaj öncesinde Instagram’da “El Profesör ve Tokyo’ya sorunuz var mı” yazdım; gelen cevapların neredeyse tamamı, “Benimle evlenir mi, sorar mısın” oldu.

Úrsula Corberó: Bunu söyleyenlerin fotoğrafları var mı, hemen göster!

Álvaro Morte: Hepsiyle aynı anda mı evleneceğim? Çokeşliliği kabul ediyorlar mı?
Bu hayranlığın sebebi sizce ne? Canlandırdığınız karakterlerin gücü mü, sizin yakışıklı ya da güzel olmanız mı yoksa herkes ‘Stockholm Sendromu’ mu yaşıyor?
Úrsula Corberó: İki günde iki sezonu bitirenler var, yani ‘Stockholm Sendromu’ olma olasılığı yüksek.
Álvaro Morte: Bilmiyoruz. Eğer bunun sırrını bilseydik hemen böyle başka bir dizi daha yapardık ve bir-iki haftada milyoner olurduk. Bu diziyi başarılı kılan çeşitli unsurlar var. Karakterlerin insani yanları, aksiyon, dram ve komedinin mükemmel dengesi, senaryonun çok iyi yazılması, başkaldıran insanların diziyle kurdukları bağ, çok fazla şey var. Ama tek kelime istersen; büyü derim! Çünkü tam bir tanımı yok bunun.

Úrsula Corberó: Olsa da bilmek istemeyiz.
Álvaro Morte: Evet istemeyiz, böyle güzel.
Bu dizinin yaratıcısı
çok zeki bir adam
Ama yeni sezondan bahsediliyor...
Álvaro Morte: Evet, dün bir tweet gördüm, “Çok iyi bir şekilde bitti, neden kutuyu tekrar açalım” diyordu. Bunu anlıyorum. Bu dizinin yaratıcısı çok zeki bir adam. Devamının başlangıcı kadar iyi olacağına inanıyorum, ona güveniyorum. Doğru malzemelerimiz var. Neden yeniden pişirmeyelim? Ama şimdilik üçüncü sezon hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.
Doğru mu bu?
Álvaro Morte: Yapımcımız Alex Pina’ya sordum, “İnanılmaz olacak” dedi. Başka bir şey de söylemedi! En baştan beri böyleydi. Her şeyi kronolojik olarak çektik ve devamı hakkında bizim gidişatımıza göre karar verip değişiklikler yaptı. Bence çok akıllıca olan da bu.
Kim daha iyi oynadı?

Senaryoda sizin etkiniz ne kadar?
Álvaro Morte: Bizim etkimiz daha çok Alex’in gözlemlerine dayanıyor. Mesela benim karakterimin başta çok daha az rolü vardı. İlk hikâyede düşünülen buydu. Çekimler sırasında değişti.
Úrsula Corberó: Çünkü iyi oynadın.
Álvaro Morte: (Abartılı bir şovla arkasına yaslanıyor) Evet, iyi oynadım, ne yapabilirim?

Diziden sonra sokakta Tokyo gibi insanlara gözdağı vererek yürüdüm ve insanların bana baktığını gördüm. “Demek ki ben de onun gibi olabiliyorum” derken fark ettim ki ‘O dizideki oyuncu’ olduğumu anladıkları için bakıyorlar.

Mutluyum, şükrediyorum

Sadece tek sezonluk yerel bir dizi olarak başlayıp dünya çapında izlenen büyük bir yapım olmak nasıl hissettiriyor?
Úrsula Corberó: Epey komik bir durum aslında bu ama kötü anlamda söylemiyorum. Nasıl olduğunu biz de anlamadık. Mutluyum, şükrediyorum böyle olduğu için. Çok çok tatmin edici bir iş bu. Başka bir iş olsaydı belki “Bu kadar büyümesinden dolayı utanıyorum” diyebilirdim ama hayır, bu proje için çok fazla emek sarf edildi. Tahmininizden fazla sevgi ve emekle yapıldı. O nedenle bu noktaya geldiği için çok mutluyum. Sen ne düşünüyorsun Álvaro?
Álvaro Morte: Çılgınca buluyorum. İspanya’da yerel, sıradan bir kanalda gösteriliyordu. Herkes sonraki bölümü izlemek için bir hafta beklemek zorundaydı. Ama Netflix’te gösterilmeye başlayınca tüm dünyaya ulaştı. Bütün bölümleri tek oturuşta izleyenler var. İlk bölüme başlayıp iki gün sonra “Hepsini bitirdim”diyenlere inanamıyorum. Nasıl yani?
Peki bu ilgi sizin hayatınızda ne kadar değişime yol açtı? Sokakta rahatça yürüyebiliyor musunuz?
Álvaro Morte: Instagram’a bir fotoğraf koyuyorum ve sadece bir dakika sonra gelen yorumların sayısına inanamıyorum! Şu anda Roma’da daha rahatız mesela, çok fazla tanınmadık ama Netflix’ten söyledikleri kadarıyla Arjantin’e gitsek korumasız gezemezmişiz. Öyle şey olur mu hiç? Koruma mı?
Úrsula Corberó: Ne koruması, öyle bir şey olamaz!
Seyirci nasıl şaşırmasın?
İstanbul’da da rahat yürüyemezsiniz...
Úrsula Corberó: Düşünemiyorum öyle bir şeyi. Ben sakin sessiz, normal hayatımı çok seviyorum.
Dizide tam “Aman yani bu çok saçma” dediğimiz her şeyi ağzımıza tıkıyorsunuz. Böyle kendi kendine devamını anlamış ya da açığınızı yakalamış gibi izleyen ama sonra senaryonun detaycılığıyla şaşıranlar, ‘Yanılmışım’ diyenler var mı çevrenizde?
Álvaro Morte: Biz bile söylüyoruz bunu.
Úrsula Corberó: O kadar iyi kurgulanmış ki biz okurken ya da kendi aramızda şaşırıyoruz, seyirci nasıl şaşırmasın?

Beş saatlik uykuyla durabiliyorsam
neden sekiz saat uyuyayım?

Karakterlerinizle gerçek arasında ne kadar benzerlik var?
Úrsula Corberó: Çok var, ben acayip cesur bir kızım (yüzünü buruşturuyor). Tam tersi! Hiç değilim. Karakteri okuyunca çok sevdim ve Tokyo’yu mümkün olduğunca güçlü oynamayı düşündüm. Deneme yapmak için sokakta insanlara gözdağı vererek yürüdüm, ne kadar oldu bilmiyorum. Dizi yayımlandıktan sonra da “Ben de Tokyo kadar güçlü olabilirim” dedim ve tıpkı onun gibi yürüdüm ve insanların bana baktığını gördüm. “Demek ki ben de onun gibi olabiliyorum” derken fark ettim ki ‘O dizideki oyuncu’ olduğumu anladıkları için bakıyorlar. Kendi halimde yürüyorum artık. Ben korkak ve ürkeğim diyebilirim....
Álvaro Morte: Benim Profesör’le uyan bir yönüm var: Profesör tamam çok zeki, kurnaz ama bunların ötesinde çok ama çok sıkı çalışıyor. Kendini işine adamış. Benim de yapmam gereken bir iş varsa öyleyimdir. Her şeyi unutuyorum. 10 saat çalışabileceksem neden sekiz saat çalışayım? Beş saatlik uykuyla durabiliyorsam neden sekiz saat uyuyayım?
Úrsula Corberó: Bense çok uyumayı ve iyi çalışmayı tercih ediyorum.

Haberin Devamı
YORUM YAZ