MENÜ

"Kadıköy boş kalıyorsa başkan aynaya baksın"

Profesör Doktor Ahmet Ertan Tezcan (Psikiyatrist), Fenerbahçe'de ve futbol dünyasında yaşanan son gelişmeleri FANATİK'e değerlendirdi.

"Kadıköy boş kalıyorsa başkan aynaya baksın"

3 Temmuz sonrası Fenerbahçe taraftarı her gün bir eylem yaptı, hafta içi mahkeme salonlarına hafta sonu stada-salona koştu. O günden bu günlere geldik; artık Kadıköy hemen her maç boş... Neden?

Fenerbahçe taraftarı, o günlerde kulübüne-takımına sahip çıktı. Çünkü o zaman bir tehlike vardı! Şimdi yok... Hatta bir takım insanlar, artık kendi başkanlarını tehlike gibi algılıyor. Biz maalesef demeç vermeyi, akîl olmayı beceremiyoruz. Bakın Albert Camus’un bir sözü vardır; “Bizi biz yapan söylediklerimiz değil, söylemediklerimiz...” ‘Söylememeyi’ erdem edinemedik hiç. Şimdi “Fenerbahçe stadı niye boş” diye soruyorsun. Basit bir cevap vereceğim: Sevgili Başkan Aziz Yıldırım aynaya baksın...

Neden?

Bizi ilgilendirmese bile alınırız

Çünkü biz alıngan toplumuz. Bazen birisi bizi hiç ilgilendirmeyen bir söz söyler, ama ona bile alınırız. Mesela Aziz Yıldırım diyor ki; “Şöyle şöyle taraftar, maça gelmesin...” Ben bir Fenerbahçeli olarak kendimi, hemen o kimlik içinde bulabiliyorum ve bu nedenle maça gitmeme eğilimi gösterebiliyorum. Futbol takımım iyi oynamazsa, bu da sıkıntı yaratıyor ve stattan soğutuyor. ‘Bilinçdışı’ devreye giriyor ve şunu hatırlatıyor adama, “Ben bu kulüpte olduğum sürece içeri giremez” demişti Başkan Aziz Yıldırım; ama sonra tekrar kurtarıcı olarak Aykut Kocaman’a sarıldı... Başkan bunu sindirse bile sen sindiremiyorsun. Tüm bunlar birleşiyor ve seyirci uzaklaşıyor.

Genele dönelim. Statlarımızı yeniledik, ama içini dolduramıyoruz.

Önce futbol şehirleri belirlenmeli

Türkiye aslında inanılmaz mesafeler aldı. Yapılan statlar, şapka çıkarılacak düzeyde. Altyapısı, donanımı her şeye hazır. İnsanlar da aslında futbol seyretmek istiyor ve televizyonlarda iliklerimize kadar futbol var. Fakat düşünün; bir yerde Real Madrid-Barcelona maçı var, diğerinde Fenerbahçe-Akhisarspor. Sen bir futbol izleyicisi olarak hangisini seyredersin? Sistemi çözmen gerek önce... İspanya’da nasıl yapmışlar? Yöneticiler, “Ligimin bir marka değeri var” diyerek bütün takımlara belirli bir seyirci ‘kot’u koymuş. İngiltere’de de böyle. Kulüpler, stadının büyük bir miktarını dolduracağını garanti ediyor. Yani ‘hak ettim, çıktım’ demen yetmiyor.

Eusebio Di Francesco'nun Cengiz Ünder korkusu!

Yan etkenler var mı statların boşluğu konusunda?

Ali Sami Yen atmosferi bitmiştir

Mesela bakıyorum Rizespor’a... Süper Lig’deyken düşmemeye oynuyor, 3 bin kişi izliyor... Süper Lig’e çıkmak için oynuyor şimdi, şahane oynuyor, iyi de hocası var ama tribünde yine 3 bin kişi var. Şu çok net değil mi: Rize bir futbol şehri değil! Eskişehir mesela, düşmemeye oynuyor, 20 bin kişi izliyor. Çıkmaya oynuyor 25 bin kişiye oynuyor. Yöneticiler önce ülkedeki futbol şehirlerini iyi belirlemeli, buralarda altyapılara destek vermeli, yatırımları da buna göre yapmalı. Mesela Bursa, İnegöl bölgesi... Futbolcunun çok çıktığı yer. Hâl böyleyken, Kayseri’ye 30-40 bin kişilik değil, 15-20 bin kişilik kutu stat yapmalısın. Böylece tıklım tıklım doldurursun o stadı... Stadın büyüklüğü-küçüklüğü değil, tribünlerin doluluğu önemlidir ve ancak dolu tribünler futbolun marka değerini, pazarlanma değerini arttırır. Ben; o Ali Sami Yen’deki atmosferin bir daha oluşacağını düşünmüyorum mesela.

Köfteciler bile ilgiyi azaltıyor

Çok komik bir şey söyleyeyim sana... Benim tanıdığım çok insan vardı; maça gitmekten aldığı en büyük keyif, stat çevresinde köfte-ekmek yemek olan... Şimdi güvenlik koridorları falan oluşturuldu ve o köfteciler stat çevresinden uzaklaştırıldı. İnanın, İnönü’nün önündeki o iki köfteci gittiği için artık stada gitmeyen en az 300-400 kişi tanıyorum. Bu küçük, ama önemli bir detay.

Boluspor Fenerbahçe maç özeti izle (6-2) tarihi fark.

Rüştü Barça’ya giderken Volkan nasıl gidemez?

İki gün önce Quaresma’dan bahsettik. Son derbileri düşündüğümüzde Volkan Demirel hakkındaki fikirleriniz ne?

n İyi bir futbol seyircisi olarak iddia ediyorum: Volkan Demirel, hayatım boyunca izlediğim, Dünya çapında en iyi 3-4 kaleciden birisidir. Şimdilerde herkes Neuer’e hayran, ya da “Oblak şöyle kaleci, böyle kaleci” diyor. Bana göre Volkan, ikisinden de iyi. Fiziksel eksikliği yok, yetenekleri tartışılmaz, refleksleri olağanüstü. Fakat... Volkan belki bana kızacak, ama keşke O’nunla 10 sene önce tanışsaydım! Portekiz’deki Quaresma-Ronaldo örneğinde olduğu gibi; son yıllarda Türkiye’de de iki çok büyük kaleci yetişti: Biri Rüştü Reçber, diğeri Volkan Demirel... Bana göre Volkan, Rüştü’den en az iki kat daha iyi kaleci... Hâl böyleyken, Rüştü gidip Barcelona’ya transfer oldu, Volkan’ın Barcelona veya onun ayarında bir kulübün kalesini korumamış olması hayret verici... Bu durum, Volkan’ın ufuksuzluğudur. Belki de bu yüzden şimdilerde böyle işler yapıyor. Çünkü herhalde kendisi de bu durumun farkında... ‘Bilinçdışında farkındalık’ yaşadığı için bazı maçlarda böyle ataklar, kontrolsüzlükler gösteriyor.

Pascal geldi, Tjikuzu geldi... Eto’o da gelecekti tabii ki

9 yıl önce Eto’o hakkında, “Türkiye’ye gelirse şaşırmayın” demiştiniz. Geldi. Neden Türkiye?

Çünkü ‘bilinçdışı kendini cezalandırma’ eğiliminde olan futbolcuları transfer etmeye bayılıyoruz biz. Hatırlayın Pascal Nouma’yı... Geldi, bir sürü sorun çıkardı, gitti. Sonra bir daha getirdik. Hatırlayın Tjikuzu’yu... Adamın hayatı boyunca yaptıklarını inceleyin ve buna rağmen Türkiye’de kaç takıma transfer olabildiğini görün. Vagner Love bence bu konumda değil. Love, ‘bilinçdışı ödüllendirme’ ile ‘bilinçdışı cezalandırma’ arasında sıkışmış bir adam. Fakat onda da yanıldığımız nokta şu oldu. Bir yerde patlama yaptı ve hemen oradan koparttık. Oysa ki bırakılmalıydı, Alanya’da yürüyüşüne devam etmeliydi. Bu yürüyüş sona erdiğinde ülkesine dönsün, ondan hizmet bekleme. Jahovic için de geçerli bu durum. Göztepe’de patladı, bırak dursun orada, Konya’ya alma. Çünkü ‘psikodinamik örgütlenmesi’ orayla uyuşmuş, fakat sana uymuyor işte.

Bu altyapılardan yıldızlar çıkmaz

Altyapıdaki çocuklar için psikolojik destek çok önemli değil mi?

Çocuk altyapıda oynuyor, lakabı var. Saç kesim şekline göre lakap takıyoruz, futbol oynama şekline göre değil! Şimdi küçücük çocuğu, saç kesimine göre adlandırırsan, o çocuktan büyük futbolcu çıkartamazsın. Belki futbolcu şablonunu kazanır, ama futbolcu kimliğini kazanamaz. Ben, bu yönetim şekilleriyle büyük kulüplerin altyapılarından (şans dışında) gerçekten bir yıldızın yetişeceğini düşünmüyorum. Çünkü Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray altyapısına gelmiş çocuklara, bir şekilde ‘kimlik bütünlüğü’ tamamlanmış gözüyle bakılıyor. Çocuk da ilk günden itibaren “Ben Galatasaray’ın futbolcusuyum” kimliğiyle dolaşıyor. Bu son derece yanlış! Bütün büyükler, “Altyapımızdan şu yetişti” diyor. Doğru değil bu! Lütfen bakın; Metin-Ali-Feyyaz’ın ilk eğitimlerini nerede aldığına; Emre Belözoğlu’nun, Volkan Demirel’in nerelerden geldiğine...

Zafer Büyükavcı

Gabriel Batistuta'dan olay Lionel Messi yorumu!











Haberin Devamı
YORUM YAZ