MENÜ

Abdullah Avcı: Büyük takım herkesin hayalidir

Başakşehir teknik direktörü Abdullah Avcı, Fitbol Dergi’nin Ocak sayısında yer alan röportajında, Türkiye futbolunun bugünkü temel ihtiyaçlarına dikkat çekti.

Abdullah Avcı: Büyük takım herkesin hayalidir

Türk futbolunun A Milli Takım düzeyinde iki tane önemli konu başlığı var: A Milli, “takım” değildir. A Milli Takım bu işin süsüdür. Eğitim dairesi, alt liglerin, akademi liglerinin organizasyonudur. Biz, kriterleri belirleyip kulüplerimizi denetlemek zorundayız. Alt liglerin organizasyonunun rekabet içinde olması lazım. Bugün elit akademi ligleri çok sağlıklı gitmiyor. Çünkü bölgesel yapıldı. Mesela Beşiktaş’ın altyapısıyla Küçükçekmece’nin altyapısı bir değil. O zaman onları aynı ligde yarıştırmayacaksın. Kritere uygun ligde yarıştıracaksın. Çünkü ulusal seviyeye çıktığın zaman 16 yaşındaki oyuncu Fransa, İspanya ve İngiltere’de oynayabiliyor. Bu seviyeye ulaşabilmen için o liglerin organizasyonunu doğru yapmak gerekiyor. Saha ve çimlerin standart olması gerekiyor. Rakip diyor ki, “Ben sahayı sulamayacağım”, sen sularsan ceza yiyorsun. Kulübelerde 18 kişilik kadro yerine 20 artı 3 olsun. Performans hocası ısındırmaya çıksın. Maç saatlerinin bir standarda gelmesi lazım, bio-ritm açısından, önce 13:30 oynuyorsun sonra 21:00! Avrupa’da gündüz maçları 3’te, 4’te başlıyor. İnsanlar istediğini açar, izler. Ben bunları Türk futboluna doğru katkı sağlayacağı için söylüyorum.

'Fenerbahçe için ölüm kalım maçı!'

Abdullah Avcı, antrenman yaptırmaktan çok daha ötesine geçen bu görevin artık daha büyük sorumluluk gerektirdiğini belirtti.

Antrenörlük artık eskisi gibi değil. Futbolculuğumuz döneminde “Çift kale yaptık, gidiyoruz” gibi hiçbir planın olmadığı süreçlerden geçtik. Eskiyi eleştiri anlamında söylemiyorum bunu, bilgi daha dar, daha kısıtlıydı. Şimdi rakiple ve kendimizle ilgili 1 hafta çalışıyoruz ve bir plan yapıyoruz, bu planın üzerinden de saha içinde neler çıktığını veya çıkamadığını görüyoruz. Bir plan yaparsın, uygulanır veya uygulanmaz. Sonuçta oyuncunun ayağına bakıyorsun. A planı neydi, B planı neydi, rakiple ilgili analizimiz ne, rakibin güçlü ve güçsüz yanlarına göre neler yapabileceğimize çalışıyoruz bir hafta boyunca, sınava hazırlanır gibi hazırlanıyoruz. Şunları duymak istemiyorum artık; “Yüreğimizi koyduk, sahada basmadık yer bırakmadık”. Bu tabirler bugünkü futbolda geçerli değil, içinde fizik kalitesi olması gerekiyor. Yüreğinizi zaten mücadele ederek sahaya koyuyorsunuz. Asıl soru; oyun içindeki planlar ne, strateji ne? Ne kadar uyguladı, ne kadar uygulamadı? Sonuçta televizyonun karşısındaki insanlar da bu oyunu seyrediyorlar ve oyunla ilgili bilgi sahibi olmak istiyorlar. Maç sonunda bize dair yorum yapılıyor televizyonlarda. İnsanlar o anda maçı seyrederken sadece pozisyonun olduğu bölgeye bakıyorlar. Oyuncu çalım atmış mı, atmamış mı? Oysa fotoğrafın genel bütünü öyle değil. Özellikle son iki buçuk senedir, bu maç sonu yorumlarını yapmaya başladığımdan beri, televizyon kanallarından da çok olumlu tepkiler aldım. “Çok teşekkür ederiz” dediler, biz konu başlıklarını vermiş oluyoruz, onlar da bu bakış açısından seyrediyorlar, herkesin işini kolaylaştırmış oluyoruz, yorumu insanları bilgilendirme açısından doğru yapıyorlar.

Bu artık düzenli, planlı, stratejisi olan bir oyun. İçinde gelgitlerin olduğu bir oyunda planlarımızın ne kadarı uygulanıyor, ne kadarı uygulanmıyor, ayrı bir konu. Özellikle dışarıdan seyreden ve maça gelen insanları bilgilendirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bilgi akışının karşılıklı olmasından dolayı da çok olumlu tepkiler alıyorum. Maçtan önce “Çok iyi konsantre olduk, çok iyi hazırlandık” gibi şeyler duyuyoruz. Zaten hazırlanacaksın, 1 haftadır hazırlanıyorsun zaten. Maça konsantrasyonun maç günü olur. Savunmada ne yapacağız, hücumda ne yapacağız, bunlarla insanları bilgilendirmek ve onların bakış açısını oyunun bütününe çevirmek benim için daha doğruydu.

(ÖZET) Fenerbahçe - Başakşehir maç sonucu: 1-0

Abdullah Avcı, dünya futbolun teknik direktörlük görevinin gelişim ve değişim içerisinde olduğunu söylerken, teknik direktörleri birer şirket CEO’suna benzetti.

Eskiden teknik adamın katkısı ne kadar diye tartışılırdı, bazısı %10, bazısı %20 derdi. Hayır. Antrenörün takıma katkısı %100’dür. Zaten bedeli olumlu-olumsuz antrenörler öder. %100 katkısı olmayan bir şeyde bu kadar değişen sirkülasyonun değerlendiremeyiz. Çok farklı antrenör tipleri de ortaya çıkmaya başladı. Bayern Münih 2 sene önce kulübe bir vizyon koydu. “Başka bir oyun için Pep’i (Guardiola) getiriyorum” dedi. Başka bir vizyona geçişi vurguluyor aslında. Bence bir teknik adam, takım için olmazsa olmazlardandır ve bu geçiş anlamlıdır. Bir takımı yönetenden bahsediyoruz. Bugün bizim işimiz aslında takıma antrenman yaptırmaktan çıktı, antrenman bu işin en kolayı artık. Bir grubun sevk ve idaresini yapıyorsun, bir şirketin CEO’su gibisin ve yönetiyorsun. Bunun içinde iletişim de var. Eskiden bir çember vardı, lider artık çemberin içinden çıktı, çemberin etrafındaki konu başlıklarını da yönetiyor. Analizci olması, iletişiminin doğru olması gerekiyor. Sevk ve idare etmeyi bilmesi, basınla ilişkisinin doğru olması gerekiyor. Bir teknik direktör liderliğine gitti bugün futbol. Bu yüzden teknik adamlar oyuncuların önüne geçmiş vaziyette. Bugün dünyada iki farklı oyuncu profili bahsedebilirsin ama teknik direktörden daha fazla konuşabilirsin. Mesela Messi ve Ronaldo’yu konuşabilirsin. Ama takımı yöneten liderin antrenör takımına dönüşmesi çok daha doğru ve sağlıklı olduğunu düşünüyorum.

Emre Belözoğlu’nun 300. maçı!

Abdullah Avcı, Başakşehir Spor Kulübü’nün altyapı konusundaki yeni yatırımlarından bahsetti, kendisini çok heyecanlandıran akademi projesini anlattı.

Antrenörlüğe başladığımda bir hayalim vardı; okulu olan altyapısında yürüyerek antrenman sahasına gelinen, beslenmesinin doğru yapıldığı bir ortam hayal etmiştim. Allah bu akademiyle beraber nasip edecek. Bu beni çok heyecanlandırıyor. Burada bu şekilde yarışmak da beni heyecanlandırıyor. Kalıcı, doğru işler bırakmak, farklı şeyler yaratmak heyecanlandırıyor.

Abdullah Avcı, büyük takım çalıştırmak ve Avrupa’da görev almak konusundaki görüşlerini anlattı.

Büyük takımda çalışmak herkesin hayalidir. Teklifler de aldım ama o takımlarda ilk senede kupayı aldın aldın, ya alamazsan? 24 saat konuşulan Abdullah Avcı da olmak istemiyorum. Ulusal takımda veya bir kulüple Avrupa’da başarılı olursak, Avrupa kapısı zaten açılacak. Şu an itibariyle böyle bir kapının açılma ihtimalinin olmadığını düşünüyorum çünkü kendi ligimizde oynuyoruz. Daha zamanımız var. O heyecanı yaşamak da çok önemlidir.

Haberin Devamı
YORUM YAZ