MENÜ

Rıza Kayaalp: O altını alacağım

Milli Güreşçi Rıza Kayaalp Fanatik Gazetesi'ne çok özel açıklamalarda bulundu.

Rıza Kayaalp: O altını alacağım

Sıcak bir eylül günü gazetemiz Fanatik’in bulunduğu Trump Towers’ın önünde buluştuğumuzda ilk edindiğim izlenim, sıradışı bir sporcuyla karşı karşıya olduğumdu. Gerek sportif kariyeri, gerek fiziki görünümü, gerekse dünyaya bakış açısıyla... Güreşçilerin toplumda yarattığı algının dışında bir sporcu profiline sahipti Rıza Kayaalp. Sporculuğu ve başarıları kadar siyasi ve toplumsal olaylara gösterdiği tepkileriyle de medyada ve kamuoyunda tartışılan bir isimdi. Adı, ‘Irkçı güreşçi’ ye çıkmıştı. Kendisiyle ilk temas kurduğumda olimpiyattaki performansının ve sportif yaşamının yanısıra kendisi hakkında toplumun sahip olduğu bu algıyı da konuşacağımı söylemiştim. “Benim için fark etmez abi, her şeyi sorabilirsin, ben de sorduğun her soruya cevap veririm” demişti. Nitekim öyle de oldu.

Final maçı aklından çıkmıyor

Gazetemiz Fanatik’e çıkıp Genel Yayın Koordinatörümüz Yalçın Uygun ve foto muhabiri abimiz Yusuf Dursun’la birlikte, Genel Yayın Yönetmenimiz Necil Ülgen’in odasına çekildik ve gerçekten de çok keyifli bir sohbete başladık. Sorularımıza bütün içtenliğiyle cevap verdi. Samimiydi, gerçekçiydi. Bir o kadar da buruktu! Olimpiyatta kaybettiği finalin etkisinden hâlâ kurtulamamıştı. Zaten kendisi de bunu her daim ifade ediyordu. Kübalı sporcuya kaybettiği o maçın sürekli rüyalarına girdiğini söylüyordu. Müsabakanın hemen başında oyuna geldikten sonra Kübalı’ya yapamadığı kontra oyunun aklından çıkmadığını ifade ediyordu. ‘Çıpa’ dediği o oyunu yapsaydı, maçın seyrinin değişebileceğini anlatıyordu. Bunları söylerken de o anı yeniden yaşıyordu. Konuşurken bakışlarını boşluğa dikip, dalıyordu. Onun gerçekten de bu konuda büyük bir travma yaşadığını hemen anlıyordunuz. Elbette ilk sorularımız da bu yönde oldu. “Aslında rakibimin maçın başında böyle bir oyun yapacağını biliyordum, çünkü daha önce çok karşılaştık” diye söze başladı ve devam etti:

“Onu gayet iyi tanıyordum. Ama ne olduysa oldu. Bir anlık dalgınlığıma geldi. Bir anlamda basiretim bağlandı. Yerdeyken çıpa oyunumu yapabilseydim maça yeniden ortak olurdum ama onu da yapamadım. Maç boyu da çok çalıştım, fakat o skorun altından kalkmak kolay değildi. Hakem de gerçekten çok taraflı bir yönetim gösterdi. Kübalı maçın başında 4-0 yapmasaydı bile o hakemle maçı kazanmam çok zordu zaten!”

Sözü Rıza Kayaalp’ın gelecekle ilgili planlarına getiriyoruz. 5 Avrupa, 1 Dünya Şampiyonluğu, 1 olimpiyat ikinciliği, 1 de olimpiyat üçüncülüğü olan Rıza Kayaalp’e 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nı ve buradaki beklentisini hatırlatıyoruz. Gözbebekleri büyüyor. “Abi gözümde tütüyor olimpiyat şampiyonluğu. Sıralı gidiyorum! Önce üçüncülük, sonra ikincilik! Eh artık sırası geldi! Tokyo’da altın madalyayı alacağım. Evde, salonda, trafikte, yatarken, kalkarken, yemek yerken hep olimpiyat şampiyonluğunu düşünüyorum. Olimpiyat şampiyonu olmadan güreşi bırakmam. O madalyayı boynuma mutlaka takacağım” diyor. “Mahmut Demir olimpiyat şampiyonu olduktan sonra minderi öptü ve bıraktı, sen de öyle mi yapacaksın?” diyorum. “Olabilir abi!” diyor ve şunları söylüyor: “Vallahi sevinçten neler yaparım bilemiyorum! Çünkü bu iş sporculuk yaşamımın yegane amacı.”

‘Ben Kırkpınar’ı sevmiyorum!’

“Bıraktıktan sonra Kırkpınar’da devam eder misin” dediğimde ise farklı bir yaklaşım getiriyor: “Ben Kırkpınar’ı sevmiyorum! Kırkpınar’da güreşmem. Minderde bu kadar madalya kazanmış bir sporcu olarak çayırda burnumu yere sürttürmem!” Maddi getirisi olduğunu hatırlattığımda da, “Benim maddi durumum iyi. İhtiyacım yok. Sağolsun kulübüm ASKİ ve Belediye Başkanımız Melih Gökçek bütün ihtiyaçlarımızı gideriyor. Kazandığım başarıların getirisiyle de iyi bir yaşantım var” diyor. Yalçın Uygun’un “Ya diğerleri?” şeklindeki sorusuna ise şu cevabı veriyor: “Üst düzey güreşçilerin dışında kalanların durumu pek iyi değil.” “Neden?” diyoruz. “Bu bir sistem sorunu!” diyor ve devam ediyor:

‘Belediye başkanı güreşi sevmezse...’

“Maalesef belediyelerin dışında güreşe destek veren profesyonel kulüp yok. Bütün güreş kulüpleri belediyelerin himayesi altında. Bu da bir ölçüde belediye başkanının güreşi sevip sevmemesine bağlı! Şimdi bizim kulübümüzün başkanı Melih Gökçek seviyor, işler iyi gidiyor. Yarın, güreşi sevmeyen bir başkan gelirse kulübe kilit vurabilir! Yani böyle pamuk ipliğine bağlı güreş kulüpleri! Bunun düzeltilmesi lazım herşeyden önce. Çünkü güreş sporu gerçekten Türk halkı için önemli bir branş. Düşünsenize Anadolu’da yapılan güreş organizasyonlarında halk tribünlere geliyor ve sabahtan akşama kadar güreş seyrediyor. Bir stada doldurun milleti 10 saat futbol ya da başka branş seyrettirebilir misiniz!”

Hamza gibi siyasete sıcak bakıyor

Sporu bıraktıktan sonra güreşe ne şekilde hizmet edeceğini soruyorum kendisine... Hedeflerinin büyük olduğunu belirterek, şöyle konuşuyor:

“Antrenör olarak da devam edebilirim, yönetici olarak da.” “Ya siyaset?” soruma ise, “Olabilir abi, Türkiye’de spora siyasete girmeden hizmet verilebilir mi!” şeklinde cevap vererek, Hamza Yerlikaya gibi siyasete girebileceğinin sinyallerini veriyor.

‘Engellilerin başarısı daha değerli’

Rıza Kayalp’ten son olarak dün başlayan 2016 Rio Paralimpik Oyunları’nda mücadele edecek olan sporcularımıza bir mesaj vermesini istiyoruz. Engelli sporcularımızın kendilerinden daha anlamlı işlerle imza attığının altını çizerek şu mesajı veriyor:

“Gerçekten de çok zor şartlar altında hazırlanıyorlar. Bildiğim kadarıyla bizim ülkemizde daha yeni yeni gelişiyor engelli sporları. Bizim sahip olduğumuz imkanların belki yarısına bile sahip değiller. Engelleri nedeniyle de ekstra bir güç ve enerji sarfediyorlar. Bundan dolayı onların elde edeceği başarıların bizimkinden daha değerli olduğunu düşünüyorum. Onlara Rio’da canı gönülden başarılar diliyorum. Umarım ülkemize bizlerden daha fazla madalya kazandırırlar.”

Dağcılık ve yüzme yapıyor

Rıza Kayaalp, güreşin dışında bir çok branşa ilgi duyuyor. Küçük yaşlarda atletizm yaptığını ifade eden milli güreşçi, “100 ve 200 gibi kısa mesafelerde koştum. Bu mesafeleri çok seviyorum. Belki güreşteki anlık patlamalarımda bunun da faydası vardır. Bunun dışında her gün yüzüyorum. Özellikle su altında yüzmesini çok seviyorum. Bunun, akciğer kapasitemin gelişmesinde faydası olduğunu düşünüyorum. Paletli 100 metreye kadar yüzüyorum. Bu da 1.5 dakikayı bulabiliyor. Yılda iki üç kez de dağcılık yaparım. Başta Erciyes olmak üzere çeşitli dağlara tırmanış yaparım. Boksu da severim. Kendimde bir boksör ruhu olduğuna inanırım. Futbolu ise taraftar olarak severim. Eskiden Galatasaray’ı tutardım, şimdi takım tutmuyorum” diye konuşuyor.

Hamit Turhan

Haberin Devamı
YORUM YAZ