MENÜ

En başarılı Haluk Ulusoy

Türkiye Futbol Federasyonu 1992 yılında özerkliğe kavuştuğunda ilk başkan olarak Şenes Erzik koltuğa oturdu. Şimdiye dek 9 isim çeşitli dönemlerde, Türk Futbolu'na hizmet verdi. Peki, kim neler yaptı, kısaca bir hatırlayalım...

En başarılı Haluk Ulusoy

17.6.1992 tarihinde 3813 sayılı Kanunla Türkiye Futbol Federasyonu özerk hale getirildi, seçimle işbaşına gelen ilk TFF Başkanı da Şenes Erzik oldu. Özerkliğin ardından 1996 yılında uygulamaya konulan Havuz Sistemi ile kulüplerin naklen yayın gelirleri yüz milyon dolarlarla telaffuz edilen boyutlara ulaştı. İlerleyen yıllarda ise milli takımımızın Avrupa Şampiyonası Finalleri’ne katılmasıyla başlayan başarılar sponsorluk yolunu açtı. Türkiye Futbol Federasyonu dev anlaşmalarla futbol ekonomisinde milyonlarca dolarlık bir katma değer oluşturdu. Futbol ekonomisinin önemi kulüpler tarafından da anlaşıldı, sponsorluk gelirleri bu alanda da devreye sokuldu. Erzik 1994’te UEFA Asbaşkanlığı ve FİFA İcra Kurulu’na seçilmesinin yanı sıra, tesisleşme, futbolda dopingle mücadele ve Fair Play uygulamasını devreye sokan başkan olarak tarihe geçti.

En parlak dönemimiz...

1997’de, Özkan Olcay ve Abdullah Kiğılı’nın kısa süreli görevlerinin ardından Başkanlığa Haluk Ulusoy seçildi. İlk olarak havuz sisteminin kusursuz işlemesi sağlandı. Türk Futbolu, Avrupa ve Dünya’da en büyük başarılarını bu dönemde yaşadı. Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa şampiyonluğunun dışında milli takımımız, 2000 Avrupa Şampiyonası’nda çeyrek final, 2002’de Dünya Üçüncülüğü ve Fransa’da yapılan Konfederasyon Kupası’nda yine üçüncülük kürsüsüne çıktı. TFF’nin yurtdışında yaşayan yeni yetenekleri kazanmak ve keşfetmek amacıyla Almanya’da Avrupa Futbol Temsilciliği Bürosu hizmete girdi. Hamit, Halil ve Yıldıray gibi yıldızların milli takımı seçmesi sağlandı. Ulusoy göreve başladığında Türkiye FIFA’da 43. sırada yer alırken, bir ara 8. sıraya kadar yükselerek büyük sükse yaptı. Yine bu dönemde sponsorluk gelirleri tavan yaptı, birçok şirket özellikle Türk Milli Takımı’na sponsor olmak için sıraya girdi.

İsviçre maçında skandal...

UEFA Hukuk Kurulu’nda görev yapan Levent Bıçakçı 2004’te göreve geldiğinde mesleği gereği kurumsal açıdan birçok yeniliğe gitti ve özellikle tahkim ve disiplin kurullarında değişiklikler yaptı. Fakat Bıçakçı’yı zora sokan Dünya Kupası Elemeleri’ndeki İsviçre maçıydı. Kadıköy’deki olaylar, hem Türk Futbolu hem de milli takım tarihine kara leke olarak geçti. Bıçakçı’nın ardından 2006’da tekrar göreve gelen Haluk Ulusoy ise, men cezası almamız gündemdeyken FIFA Başkanı Blatter’le o meşhur ‘El öpme’de başrol oynadı ve cezamızın önce 6 maça, ardından da 4 maça düşmesini sağladı. Milli takımımız yine Ulusoy döneminde yarı final oynadığımız 2008 Avrupa Şampiyonası vizesini aldı ve erken seçim sonrası Haluk Ulusoy, koltuğu Hasan Doğan’a devretmek zorunda kaldı.

Kurumsallık ön planda

Rahmetli Hasan Doğan’ın kısa süreli başkanlığının ardından, Mahmut Özgener dönemi başladı. Özgener kurumsallığa çok önem verirken, şiddet yasası, kulüp lisans sistemi, Ulusal Fair Play ve PTT, 2. Lig ve 3. Lig’e maddi kaynak sağlanması gibi önemli yeniliklere imza attı. Ayrıca hakemlere yeni eğitim fırsatı tanındı. Hollandalı hakem hocası Uilenberg’in sayesinde genç hakemlerimiz elit kategorisine yükseldi, Avrupa’da görev yapma şansı yakaladı. Özgener Federasyonu aynı zamanda UEFA yetkilileriyle çok iyi ilişki içindeydi. Sportif başarı konusunda 2 büyük turnuva es geçilirken, Dünya çapındaki teknik direktör Hiddink’le maalesef Play-Off’lara kadar gelindi. Özgener döneminde altyapı konusu da hiç işlenmezken, belki de tek teselli, 4 büyüklerin egemenliğine son veren Bursaspor’un şampiyonluğuydu.

3 Temmuz süreci

Mahmut Özgener’den sonra siyasi iktidarın desteğiyle seçilen ve 3 Temmuz süreci bombasını kucağında bulan Mehmet Ali Aydınlar, gergin ortam ve sürekli eleştirilmesi sebebiyle pek yenilik yapamadı. Süreci de çok kötü yönetmesi hedef oklarının üzerine gelmesine neden oldu. Fenerbahçe’nin Avrupa Kupaları’na alınmamasını UEFA’nın istediğini dile getirip çelişki dolu sözler ifade etti. UEFA yetkililerin “Fenerbahçe’nin men cezası Türkiye Futbol Federasyonu’nun kararıdır” açıklamasıyla adeta başkanlık koltuğuna oturduğuna pişman oldu. Kısacası Mehmet Ali Aydınlar, isteyerek veya istemeyerek Türk Futbolu’nun kaosa sürüklenmesinde en büyük pay sahibiydi.

Haberin Devamı
YORUM YAZ