MENÜ

Yılmaz Vural: 45 yıldır değişen bir şey yok

Yılmaz Vural... Türk futbolunun en tecrübeli, en sempatik, en dobra aktörlerinden biri. Şu anda takım çalıştırmayan Vural, FANATİK'e çok özel açıklamalar yaptı: 45 senedir futbolun içindeyim. 45 sene önce neyi tartışıyorsak, şimdi de aynı şeyi tartışıyoruz. Sadece şekilsel olarak farklılıklar var

Yılmaz Vural: 45 yıldır değişen bir şey yok

20 sene İtalya’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. “FANATİK Gazetesi’ndeki ilk söyleşimi kiminle yapayım” sorusuna cevap ararken Sayın Necil Ülgen ile Yılmaz Vural isminde karar kıldık. Yılmaz hoca her dönem söylecekleri olan, hep iddialı, sempatik, kamuoyunun sevdiği bir kişilik. Kendisine ulaştım. Sağolsun beni kırmadı, Çeşme’deki yazlık evinde ben ve ortak dostumuz İbrahim Görücüoğlu ailecek yaptıkları bir kahvaltı üstüne sohbet ettik. Yılmaz hoca sisteme karşı dertli. “Böyle gelmiş, böyle gidiyor ama yanlış gidiyor” diyor kısaca...

Hocam onlarca röpörtaj verdiniz. Açık sözlüsünüzz, lafı dolandırmıyorsunuz. Bundan dolayı hiç pişmalık duydunuz mu?

“Bak Ömer’ciğim, sezon başı seninle burada otuyorum, takım çalıştıracağıma! Kimse açık konuşulsun istemiyor. Ama konuşmak lazım, iyi gitmiyor futbolumuz. Bak 57. sezonuna girdi Türk futbolu. Ben bunun 29 sezonunda fiilen varım. Yarısından fazlası... Öncesinde de futbolcu olarak. Dönüp bakıyorum, 45 sene evvel neyi tartışıyorsak halen aynı şeyleri tartışıyoruz. Şekilsel olarak tabii ki farklılıklar var. Örneğin bakıyorum Bursaspor’un stadı bitmek üzere, Konya’ya 42 bin kişilik stat yapılıyor. Trabzon’da, Samsun’da, Adapazarı’nda, Eskişehir’de olmak üzere toplamda 25 yeni stat yapılıyor. Bunlar tabii çok güzel ama aşağıya bak, altyapı yok, altyapı tesisi yok. Aslında yapılıcaklar çok zor şeyler değil.”

‘18 milyon gencimiz var’

“Örneğin ben de yeni öğrendim, genç arkadaşların Milli Eğitim Bakanlığı ve Spor Bakanlığı ile beraber yürüttükleri bir proje var. 6 yıllığına anlaşmışlar. Bunu duyurmak isterim. GO TV adı altında ilkokuldan üniversiteye kadar tüm spor müsabakalarını yayınlayacaklar. 32 branşta 800’e yakın müsabaka yayınlayacaklar. Türkiye’de lisanslı sporcu sayısı 300.000’ini bulmaz ama bu genç kardeşlerimin tahmini bu şekilde 25 milyon potansiyel sporcuya ulaşmak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği rakam 7-18 yaş aralığında 18 milyon gencimiz olduğu... Bunların arasından imkan verilse her branşta sporcu çıkar. Ama bunu organize etmek lazım. Maalesef böyle bir vizyon yok. Potansiyel ortada. Devletin parası var, biraz evvel söyledik 25 adet stat yapılıyor. Tanesi minimum 150 milyon TL. Statlar yapılıyor ama git bak kulüplerin antreman sahaları yok.”

Peki imkanlar ortada da niye yapılmıyor sizce hocam?
“Daha önce de söyledim. Bunlar ekip işi. Türkiye’de böyle bir ekip yok! Yetişmiş eleman yok. Mesela Türkiye’nin en kariyerli hocası Fatih Terim yaklaşık bir senedir Milli Takımlar sorumlusu olarak neredeyse TFF’den daha yetkili olarak işin başında. Mutlaka çalışıyor, bir şeyler yapıyor ama hala ben somut bir değişiklik göremiyorum. Avrupa Şampiyonası’na katılmak değil bizim derdimiz, inşallah katılırız tabii. Türk futbolu için bir umuttur Fatih hoca, yetkisi var çünkü. Ben ondan Türkiye’de yapılması gerekenleri anlatacağı bir basın toplantısı bekliyorum.”

‘En büyük sorun eğitim’

“Bu insanları yetiştirmesi gereken akademilerin yeterli olmadığını düşünüyorum. Akademilerin içi dolu değil, spor yöneticileri yetişmiyor bu ülkede. Avrupalı ile aramızadaki fark eğitim. Bu normal hayatımızdaki problemimiz de aynı zamanda. Biz insanımızı iyi eğitemiyoruz dolayısıyla da ne futbolcularımız, ne yöneticilerimiz iyi eğitilmediğinden başarılı olamıyoruz.”

‘Elini taşın altına koyan yok’

“Biz 76 milyondan 300.000 tane lisanslı futbolcu çıkarırken Almanya’da ki 2.5 milyon Türk’ten 300.000 lisanslı futbolcu çıkıyor orada. Ben eskiden röportajlar yaparken bu konuyu anlatırken heyecanlanırdım ama artık umudumu yitirdim. Futbolun biraz içinde olan herkes anlıyor ama kimse elini taşın altına koymuyor. Futbolun içindeki delegasyonlara bakıyorum, hepsi işadamı. Futbolun içinden gelen çok az kişi var ve bu yanlış.”

‘Spor Emekçileri Sendikası’nı kuramadık’


“Spor Emekçileri Sendikası kurmak için harekete geçtim. Kimle konuşsam, ‘Çok iyi fikir’ dedi. Ama ‘Haydi başlayalım şu işe’ dediğimde ortada kimse kalmadı"

“Türk-İş Başkanı Ergun Atalay benden futbol ailesinin haklarını arayacak bir kurum yaratmamı rica etti. Bunu da ‘Spor Emekçileri Sendikası’ olarak kuralım dedik. Hemen Hakemler Derneği Başkanı Abdurahman Arıcı’yı aradım; Antrenörler Derneği Başkanı İsmail Dündar’ı aradım; Futbolcular Derneği Başkanı Ayhan Akbin’i aradım; Masörler Derneği Başkanı Erkan diye bir arkadaşımızı aradım; Ömer Taşer’i aradım spor hekimleri adına... Hepsi de olumlu yaklaştı bu işe. Oyuncular çoğunlukla Çeşme’ye, idareciler ise daha çok Bodrum’a gider. Ben her ikisine de gidip gördüklerime bu projeden bahsettim. Herkes olumlu bakıyor ama ‘Haydi başlayalım şu işe’ denilince ortada kimse yok! Bizleri ciddiye almaları adına organize olmaya çalışıyorum. Kimse karşı değil bu işe. Duyuyorum, büyük takımlarda oynayanlar dahil parasını alamıyor. Bir araya gelmeniz lazım.”

‘Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum’

“O kontratları niye yapıyorsunuz? Gidip hakkınızı TFF nezninde aramanız lazım. En son Mersin’de yaşananlar bu olaya bir örnek. Futbolcular ‘Para vermezseniz antremana çıkmam’ diyor. Yöneticiler ‘Siz öyle yaparsanız biz böyle yaparız’ diyorlar. Sonra düşünün, 10 haftada düşme potasındaki takımı lige çıkmak için final maçına kadar getiriyorum ben ama o maça çıkamıyorum! Sırf kendi aralarındaki çatışmadan dolayı. Benim ne suçum var? Sayın Cumhurbaşkanımız’a bir çağrıda bulunmak istiyorum. Ben bu konuda bir danışmanlık vermeye hazırım istenilen yere her zaman gelirim.”

‘İmkan verilse UEFA Kupası kazanırım!’
Hocam madem ki bu ülkede size değer verilmiyor, neden ‘Benim eğitimim var, yabancı dilim var. Şansımı yurtdışında deneyeyim’ demediniz? Gerçi geride kalan sezonda bir Cardiff City haberleri çıktı ama orada bir menecer-başkan oyunu olduğunu söylediniz. Yurt dışında takım çalıştırmak istemez misiniz?

“İstemem mi! Ancak sadece benim istememle olmuyor ki... Uluslararası boyutta çalışabilmek için uluslararası bir başarın olması lazım. O yüzden ben yıllardır 3 büyükler diyorum. Başlarken saten şansın yüzde 33. Antranörlüğün ile yüzde 5 katsan şampiyon oluyorsun. Örnekleri var. Daum Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta şampiyon oldu ama Bursa’dan kovuldu. Veselinoviç, Fenerbahçe’de şampiyon oldu, Gaziantep’ten kovuldu. Stankoviç Beşiktaş ile şampiyon oldu Karşıyaka’dan gönderildi. Ben büyük takımlarda çalışırsam Fatih hocanın yaptığı gibi UEFA kupası kazanabilirim. O zaman Milan’a hoca olma ihtimalim doğar ama herhangi bir takımı küme düşme hattından alıp ligde bırakırsam olmuyor tabii. Lokal başarı ile ancak Arap ülkelerinden, İran’dan, Katar’dan teklif geliyor. Oraları da ben istemiyorum. Berti Vogts’un ardından Azerbaycan’ın başına geçmek için anlaşmıştım ancak Alman lobisi devreye girdi. Vogts ile sözleşme yenilediler, olmadı.”

‘İsmail Kartal’a yazık olacak’



Son dönemde Fenerbahçe’de bir hoca değişikliği oldu. Bu konuda ne diyeceksiniz?

“Bence Ersun Yanal başarılı. Bulunduğu konumda takımı şampiyon yapıyor ama başkan diyor ki ‘Hayır, burada takımı antrenör şampiyon yapmıyor!’ Aziz Başkan’ın ifadeleri tamamen bir şansızlık bence. Bir kere tavrı çok yanlış. Antrenörler derneğinin tepki koymasını bekledim ama ses çıkmadı. Toplum önünde tartışılmaması gereken konular konuşuldu. İsmail Kartal geldi ama akıbeti farklı olmayabilir bence. Çünkü baştaki uygulayıcının mantığı bu. Tepkiler duygusal. İki kişinin arasında kalması gereken konular, özel hayatlar... Araştırsan herkesin özel hayatında açıkları çıkar. İsmail’e yazık olacak diye düşünüyorum. Ego yönetiyorsun orada. Oyuncusundan, yöneticisine, masöründen, malzemecisine herkes egolu. Büyük külüp, inanılmaz donanım isteyen bir şey.”

‘Fötr şapkalı seyirciler nerede!’


Futbolumuzdaki şiddet konusu hakkında ne diyeceksiniz?

İleri gideceğimize geri gidiyoruz. Benim çocukluğumda Dolmabahçe’de her takım taraftarı yan yana maç izlerdi. Takım elbiseli, fötr şapkalı, papyonlu, kravatlı insanlar gelirdi maça. Nereye gitti bu insanlar? Amigonun ismi ‘Karınca ezmez Şevki’yde, düşün... Karınca ezmeyen adamlardan geldiğimiz nokta ortada. Bu konuda medya da suçlu. Yakayı reyting denilen canavara kaptırmış olan medya doğruyu, güzeli ön plana çıkaracağına parayı ön planda tutuyor. Herkes rahatsız ama değişen yok. Medyada patronlar iş dünyasından olunca görüyoruz işte sisteme karşı gelinemiyor. Futbol çok önemli bir sosyal olay. Çeşitli sınıfları bir araya getiren, kalabalıklar tarafından takip edilen, devletin de kontrol altında tutmak istediği bir olay. Düşünsenize sağcı-solcu, zenci-beyaz, Müslüman-Hristiyan demeden ortak paydada sevindiren bir olay.

‘Almanlar damga vurdu’


Son Dünya Kupası sizde nasıl bir iz bıraktı?


“Daha önceki Dünya Kupaları’nda sanki takımlar daha fazla gol yememeyi düşünürken bu defa gördüğüm her takımın gol atmaya, galip gelmeye çalıştığı bir kupa oldu. Bütün maçlar gollü geçti. Ama bu kupanın ben bırakttığı en büyük iz; sadece 1 ay için orada bulunacak olan Alman Milli Takımı’nın bu süreçte kullanmak için kendine orada tesisler, sağlık merkezleri inşa ettirip kupa sonrasında da buları Breziya’ya hediye etmesi. Gelinen noktayı anlamak için önemli olduğunu düşünüyorum.”

‘Parayla pulla işim yok’

Hocam son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

“İki üniversite bitirmiş, yüksek lisans yapmış adamım. Yıllardır bağırıyorum, “Şu Türkiye, bu Yılmaz’dan faydalansın” diye ama, “Ulan bu adam bu kadar konuşuyor, koyalım bir kere başa da görelim” demiyor kimse! Yahu bana inamıyorlarsa bari, “Getirelim de bir rezil olsun” diye birileri görev versin! Parayla pulla da işim yok Allah’a şükür. Bugüne kadar kazandığım ölene kadar yeter bana. Şu konuştuğum şeyleri uygulayabilecek bir ortam istiyorum.”

Ömer Şenay

Haberin Devamı
YORUM YAZ